uzaydakiizler.tr.gg
  Ufo (Unidentified Flying Objects)
 

UFO NEDİR ?

UFO (Unidentified Flying Objects) yani Türkçe adıyla Tanımlanamayan Uçan Cisimler. Yarım asırdan fazla bir süredir insanların en büyük merak konularından biri ufolar ve yeni bin yılda da en fazla ilgi odağı olacak gibi gözüküyorlar. Gerçek ya da değil; bir tek şey var ki o da UFO’ların güncelliğini hala ilk günkü gibi korumasıdır. Ve bu güncellik hiç bitmeyecek bir sürecin içinde varlığını sürdürecektir.

UFO Nedir: Bir çok fenomenlerde anlatıldığı üzere, bu tanımlanamayan uçan cisimler kimi zaman bir daire şeklinde, kimi zaman çok büyük boyutlarda bir elips ya da bir puro şeklinde görülmektedirler. Bir zamanlar hayal gücünün ve bilinçaltının insanlara bir oyunu olarak yorumlanan bu olgu, bugün inkar edilememektedir. Televizyon kameraları karşısında bilimselliği ve somut gerçekleri savunan ve bir adım geri basmayan, UFO olayını görmezlikten gelen bilim adamları, profesörler vb. kişiler, televizyon kameraları stop düğmesine bastıkları andan itibaren de bu olguyu onaylayıcı bir tavır sergilemektedirler.



Ama son yıllarda kamuya açılan resmi dosyalar, hükümet bazındaki sözcülerin konuşmalarında UFOlarla alay ettiği dönemlerde bile konunun ne kadar ciddiye alınmış olduğunu göstermektedir. O dosyalar çok şey anlatmakta ve hem görgü tanıklarının, hem de bilinmeyen gök cisimlerinin radarda izleme olaylarının kayıtlarını içermektedir. Bu kayıtlarda askeri jetlerin UFOları kovalarken nasıl başarısız olduklarından tutunda, köylerdeki saman yığınlarının üstüne inenlere kadar bir dolu kanıt bulunmaktadır. Bu belgeler çeşitli tanımları içermektedir ve bu tanımlamalar da yanlış olmadığı gibi, hayal ürünü de değildir ve o cisimler dünyadaki hiçbir şeye de benzememektedir.

Bir de son zamanlarda en çok UFOlar tarafından kaçırılma olaylarının öne çıktığı görülmekte, kişiler yaşadıkları bu olayları anlatabilmek için olmadık yollara başvurmakta ve inandırabilecek birilerini bulabilmek için amansız bir mücadele vermektedirler. Kaçırılma konusu, daha az somut kanıt sunan bir konudur ve araştırmacılara göre, gerçek fiziksel anomalilere dayalı psikolojik olgulardır.

EVRENDE YANLIZ DEĞİLİZ
Biz kimiz? Nereden geldik? Neden buradayız? Hayatın amacı nedir? Nereye gidiyoruz ?... İşte insanlığın varoluşuyla ilgili akıllardan çıkmayan ve on binlerce yıldır cevap aradığımız sorular. İşte bu anlamda öğrenme içgüdüsü ve bilgi edinme arzusu , belki de insanoğluna verilen en büyük armağanlardan biri. Ve zihinlerimizi açmadan da bilgiyi yakalayamayız. Dünya gezegeni üzerinde insan adı verilen canlı türü tohumlandırıldığından beri öğrenme isteği ve merak , bu türün kaderini etkilemiş , yön vermiş ve aydınlatmıştır.

Dünyamızın cetvel gibi düz olduğuna inanılan çağlarda , kendinizi " hayır ! dünya yuvarlıktır ! " diyen Galileo Galilei'nin yerine koyun ... " Akdeniz'den sonra büyük bir uçurum var , oraya giden gemiler sonsuzda kaybolur" görüşüne karşı olan , inancını kanıtlamak uğruna yelken açan kaptanı düşünün... önce buhar gücü , sonra sıvı yakıtlarla motorlu taşıtları hareket ettirmeyi planlayan , daha sonra da uçan araçlar yapmayı düşünen ve alay konusu olan insanları gözlerinizi önüne getirin...

Sınırlarını henüz bilemediğimiz , düşünmekten de aciz olduğumuz Kozmik bir okyanusun "Dünya" adını verdiğimiz kıyılarında yaşayan bizler , Batlamyus'un dünyayı evrenin merkezi sayan görüşüne 1500 yıl bağlandıktan sonra , bu uçsuz bucaksız okyanusa açılır açılmaz anladık ki, yüzmilyarlarca galaksiden sadece biri olan Samanyolu adlı bir galaksinin ücra bir köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan bir toz zerreciği üzerinde yaşıyoruz.

Hala ortaçağ zihniyetiyle ve politik , ekonomik ve dinsel endişelerle, bu konuyla ilgili bilgiler ve kanıtlar dünya insanından saklanmaktadır İnsanoğlu tüm varoluş zamanlarının içindeki en önemli geçiş devresinde bulunmaktadır ve u anlamda UFO'ların temsil ettiği evrende zeki hayat gerçeği ; dünya insanlığının çok yakın gelecekte içine gireceği yepyeni bir realitenin önemli bir bölümünü kapsamaktadır.

Evren yolcularıyla tanışmamıza ve onların bu sonsuzluk içindeki bilgi ve ışık yolculuklarına katılmamıza çok az kaldı.


TÜRKİYE'DEKİ UFO OLAYLARI SIRALAMASI
TÜRKİYE'DEKİ UFO OLAYLARI SIRALAMASI
TÜRKİYE U F O OLAYLARI KRONOLOJİK SIRALAMASI

( 422- 1998 arası )

Türkiye’de meydana gelen belli başlı UFO olaylarının kronolojik sıralaması aşağıda sunulmaktadır:

-Eski Çağlar: Çanakkale Bölgesinin gizemi herkes tarafından bilinir. Eski Troya kentinin bulunduğu Çanakkale ili, Gelibolu yarımadası ve Antik Misya bölgesi ülkemizin en esrarlı bölgelerindendir. Bazı araştırmacılara göre, Yunan Mitolojisinde de sıkça adı geçen bu bölgede, Yeraltı Işık Ülkesi Agarta’nın girişlerinden biri bulunmaktadır. Bazı Ufologlar, UFO’ların yeraltı kenti Agarta’da bulunan uçan daire üslerinden çıkarak dünyayı ziyaret ettiklerini ileri sürmektedirler. Agarta-Troya savaşında insanlarla bir arada bulunduğu söylenen üstün varlıkların Agarta’dan gelen dünya dışı varlıklar olmaları ihtimali üzerinde durulmaktadır.

-422 yılının Şubat ayında Batı Anadolu semalarında kimliği belirlenemeyen uçan cisimler görüldü. Belirtilenlere göre, uzunca bir süre gözlemlenmeye devam eden bu cisimler, özellikle İstanbul’da sıklıkls gözlemlendiler

-467 yılının Ocak ayında yine aynı bölgede bir başka uçan cisim ortaya çıktı. Bu yıldıza benzeyen ve sürekli ışıklar saçan gizemli cisim tam 40 gece boyunca gökyüzünde kaldı.

-566 yılının Kasım ayında gökyüzünde doğudan batıya doğru mızrak şeklinde yol alan büyük, yıldıza benzer bir cisim gözlemlendi.

-764 yılının Nisan ayında bir ay boyunca süren gizemli ve ürkütücü bir yıldız yağmuru meydana geldi.

-1402: Mart ayında İstanbul göklerinde beliren 4 metre uzunluğundaki ve mızrak şeklindeki cisim, 6 ay boyunca sürekli olarak doğudan batıya doğru hareket etti.

-1453: İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatıldığı 26 Mayıs 1453 tarihinde, kent gün boyu kalın bir sis tabakasına bürünmüştü. Gece sis kalktığında, hem Bizanslılar hem de Türkler Ayasofya’nın üzerinde garip bir ışık gözlemlediler. Bu ışıkların kaynağı belirlenemedi.

-1885: Fransız Ufolog Dr.Jacques Valee’nin araştırmalarına göre, 2 Kasım 1885 günü şafak sökerken, önce mavimsi ve sonra yeşilimsi bir renk alan ve 5-6 metrelik bir yükseklikte seyreden son derece parlak bir alev, Üsküdar vapur iskelesi çevresinde bir dizi dönüş yaptı. Bir buçuk dakika süreyle izlenen UFO daha sonra denize daldı.

-1890: 1967 yılında ölen Atifet Tamer Mayıs 1890’da tanık olduğu bir olayı şöyle anlatmaktadır: “İstanbul Göztepe çayırına gökyüzünden alevler saçan, parlak bir cismin indiğini, bir zaman burada kaldığını, Erenköy’den ve diğer semtlerden pek çok kişinin olayı izlemek için oraya gittiğini hatırlıyorum.”

-1915: Çanakkale Savaşı sırasında meydana gelen ve esrarı hala çözülemeyen bir başka olay da şöyle gerçekleşmiştir: 28 Ağustos 1915 sabahı bir İngiliz alayı, Anafartalar’daki Suvia Koyunda, 60 nolu Kayacıkağlı Tepesi yakınlarında, yerdeki garip bir bulutun içine girdi ve bir daha asla görülemedi. Ardından bu alayın kaybolduğu raporu verildi. Raporu imzalayan Sappers F. Reichart, R. Newness ve J.L. Newman tanık oldukları olayı şöyle rapor etmişlerdi:

“Güneş doğduğunda hava gayet açıktı, görünürde tek bir bulut yoktu. Ancak 60 nolu tepe üzerinde ekmek biçimindeki bulutlar, 6 ya da 8 km.lik bir hızla güneyden esen rüzgara rağmen pozisyonlarını hiçbir şekilde değiştirmedikleri gibi, rüzgarın etkisi altında da sürüklenmediler. Yerden 150 m. yukarıda yer alan gözlem noktalarımızdan görüldüğü kadarıyla, yaklaşık 60 derecelik bir yükseklikte öylece asılı duruyorlardı. Bu bulut grubunun tam altına rastlayan yerde, arazi üzerinde aynı biçimde olan ve sabit duran, yaklaşık 250 m. uzunluğunda, 60 m. yüksekliğinde ve 60 m. genişliğinde bir bulut bulunuyordu. Bu bulut tamamen yoğundu ve hemen hemen katı bir madde yapısında görünüyordu. Tüm bunlar yerdeki bulutun 2500 m. kadar güney batısında, Rododendron Dağı Burnu üzerindeki siperlerimizde yerleşmiş bulunan NZE 1’inci Sahra Bölüğünün 3’üncü Takımının 22 askeri tarafından gözlemlenmişti. Gözlem noktamız 60 nolu tepeye 90 metre kadar yukarıdan bakıyordu. Sonradan anlaşıldığına göre, bu tuhaf bulut kuru bir dere yatağının ya da çökmüş bir yolun üzerinde bulunuyordu ve arazi üzerinde böylece dururken, yanları ile uçlarını mükemmel bir şekilde görebiliyorduk. Öteki bulutlar gibi açık gri renkteydi.

Daha sonra birkaç yüz kişiden oluşan bir İngiliz alayının bu tepeye doğru ilerlediğini fark ettik. Erler oradaki tepenin üstündeki bulutun içinde kayboldular. Daha sonra bu bulut yükselerek Trakya’ya doğru ilerlemeye başladı.”

Söz konusu alay kayıp olarak bildirildi. İngiltere Türkiye’den bu alayı geri istediğinde, Türkiye böyle bir alaydan haberi olmadığını, esir almadığını bildirdi.

-2 Ekim 1954: İzmir’den İstanbul’a giden bir yolcu vapurundaki yolcular topluluk halinde bir UFO gözlemi yaptılar. UFO Midilli adası üzerinden geçmekteydi. Yolcular arasında bulunan Prof. Kazım İsmail Gürkan olay hakkında şunları söyledi: “Gök bulutsuz ve pırıl pırıldı. Ben de tesadüfen Midilli’yi seyrediyordum. Oldukça parlak bir cisim gördüm. Cisim daire değil, kenarları yuvarlak bir dikdörtgen şeklindeydi ve yıldızlara benzer ışıklar saçıyordu. 15-20 dakika sonra hızlanarak kayboldu.”

-9 Kasım 1954: Saat 14.20 civarında İstanbul semalarında uzun, parlak, gümüş renginde bir obje belirdi. Kuzey yönünden şehre yaklaştığı görülen cismin bir Ana gemi olduğu söyleniyordu. Ertesi gün Marmara üzerinden geçerek bir eğri çizen, gümüş renginde iki parlak cisim gözlemlendi. Cisimler yaklaşık 10,000m. yükseklikte uçuyor ve arkalarında koyu bir iz bırakıyorlardı.

-20 Nisan 1959: Saat 19.57’de İstanbul göklerinde, kuzeydoğu-batı yönünde giden ve kentin sokaklarını kör edici mavi-yeşil bir ışıkla aydınlatan çok büyük bir nesne gözlemlendi. Yeşilköy meteoroloji istasyonundaki uzmanlar gözlemlerini şöyle açıkladılar. “İki arkadaş grup incelemesi yapıyorduk. Birden gökyüzünde kuzeyden batıya giden parlak mavi bir cisim belirdi. 10 sn. süreyle kuvvetli bir ışık saçan bu cismin ne olduğunu bilemiyoruz.”

İstanbul Üniversitesi Profesörlerinden Hamit Nafiz Pamir “Bu bir göktaşı olayı değildir. Çünkü anlatıldığına göre nesne gökyüzünde yatay bir yörünge izlemiştir. Bilimsel olarak, bir göktaşının havada düz bir çizgi çizmesi imkansızdır. Eğer bir göktaşı olmuş olsaydı o zaman dikey düşmesi gerekirdi.” Aynı akşam Beyazıt Kulesi bekçisi de olaya tanık olmuştu ve gördüklerini şöyle anlattı. “Saat 20.00’ye geliyordu. Her yana dikkatle bakıyordum. Bir anda bütün şehir aydınlanıverdi. İstanbul gündüz gibi oldu.”

-14 Mayıs 1959: Muğla Yerkesik’te çok sayıda kişinin gözlemleme fırsatı bulduğu bir başka olay yaşandı. Saat 15.05 sularında parlak bir cismin yaklaşık 2000-3000 m. yükseklikte seyretmekte olduğu görüldü. Halk bu uçan gizemli cismi hayretler içinde izlerken, birdenbire bir patlama sesi duyuldu ve cisim 3 parçaya ayrıldı. Bu 3 parça bir süre ayrı yönlerde uçtuktan sonra tekrar birleşip küre biçimini aldı ve uzaklaşarak kayboldu.

-23 Ağustos 1965: Ankara’dan yapılan bir gözlem sivil ve askeri havaalanlarında görevli yetkililer tarafından da doğrulanmıştır. Kuzeydoğu yönünde ve ufuk çizgisinin hemen üzerinde hareket etmeden duran UFO, bir saniye içinde sırayla mavi, beyaz, yeşil, sarı ve kırmızı renklere bürünmüş ve biçimsel değişikliklere uğramıştı.

-23 Ağustos 1966: İstanbul Kandilli Gözlemevi’nden bir UFO’nun fotoğrafı çekildi. Gözlemevi astronomlarından biri 6 inçlik aynalı bir teleskopla her zamanki güneş gözlemlerini yaparken, uzun bir cismin güneşin önünden geçtiğini gördü. Olay beklenmedik bir anda gerçekleştiğinden cisim fotoğraflanamadı.

Birinci gözlemden tam 17 dakika sonra, gökyüzünde ilkinden daha küçük ve yuvarlak bir nesne görüldü. Bu bir tür öncü UFO görünümündeydi. Astronomlar cismin fotoğrafını çekmeyi başardılar ve incelenmek üzere Amerika’daki Harvard Gözlemevi’ne gönderdiler. Cisim ilk başta insan yapımı bir uydu olarak nitelendirildi, fakat daha sonra Case Teknolojisi Enstitüsü bilim adamlarından Victor Slabinski, fotoğraftaki cismin insan yapımı bir uydu olmadığını açıkladı. Sonunda bu tartışmaya NASA da karıştı ve cismin dünya yapımı bir uydu olmadığını onayladı. Sonuçta fotoğraflanan cismin bir UFO’dan başka bir şey olamayacağı ortaya çıktı.

-Eylül 1969: Ankara göklerinde ısrarlı bir şekilde dolaşan UFO’nun kimliğini belirlemek üzere Eskişehir ve Ankara’dan jetler havalandı. Ancak pilotlar 12km. ye kadar tırmanmalarına rağmen bir sonuç elde edemeden geri döndüler. Gözlemciler UFO’yu huni biçiminde parlak bir nesne olarak tanımlıyorlardı. 1 Ekim 1969 tarihli gazeteler şöyle yazıyordu: “Ankara semalarının davetsiz misafiri heyecan uyandırdı. Meçhul cismi yakalamak için jetler uçuruldu. Şehrimiz semalarına dadanan meçhul cisim, Ankara’daki meteoroloji ilgililerini, Hava Kuvvetleri mensuplarını ve bir kısım halkı geçen Cumartesi gününden beri meraktan meraka sürüklemiştir."

Meteoroloji Genel Müdürü Ümran Çölaşan bu cismin ‘Başka dünyalardan gelmiş olabileceğini ve içinde, örneğin, Marslıların bulunabileceğini’ ifade etmiştir.”

ASKERİ PİLOT UFO’YLA 25 DAKİKA UÇTU, 05 Eylül 1975



5 Eylül 1975 saat 22.30’da Kayseri’den havalanan C-47 tipi askeri nakliye uçağının Kaptan Pilotu Yüzbaşı Mehmet Öksüm , yıldızlarla dolu bulutsuz bir havada uçarken karşılaştıkları devasa cismi anlatıyor :

“ Uçuşumuz devam ederken , bir anda bizden daha arçak irtifada , ay parlaklığında bir cisim ortaya çıktı . 6-7 katlı bir apartman büyüklüğündeydi ve bize doğru yaklaşıyordu . Kabindeki zile basarak diğer uçuş ekibini de çağırdım ve 7 kişi heyecan içerisinde cismi izledik. Uçağın tüm ışıklarını kapatarak rotamızı Adıyaman’a çevirdik. O sırada cisim , elips şeklini almış ve ortasından açılmaya başlamıştı. Gümüş rengiydi. A 25 dakika sonunda ve cisim bir bisiklet tekerleğine benzemişti. 3-4 kilometre yarıçapındaydı. Bizden uzaklaşmıyordu. 3-4 metre açığından karşılıklı geçtik. Sol tarafımızdan geçiyordu. İçine baktım , karaltılar görülüyordu fakat bir şey seçemiyorduk . “

Öksüm , ne radar ne de meteorolojinin bir şey tespit edemediğini belirterek

“ Malatya’ya geldiğimizde kule ‘ Erzurum , Elazığ’dan kaymakamlar ve valilertelefon ediyor, halk ışıklar saçan bir gök cismi görmüş. Siz de gördünüz mü? ‘ diye sordu. Yarım saat yan yana uçtuğumuzu söyledim “ diye konuşuyor. “Olayı rapor edecektim ama albayımız olayı kapattı. O albay , daha sonra general oldu ; ama adını veremem . Olayı gören Yavuz Afacan adlı arkadaşım da şu anda benim gibi THY Kaptan Pilotu olarak çalışıyor. “

39 yılda 20.000 saatin üzerinde uçuş gerçekleştirdiğini , böyle bir olaya bir daha hiç rastlamadığını belirten Öksüm , “ Bilim adamları yalanladığı için UFO gören pek çok insan alay konusu olurlar diye olayı anlatmıyorlar “ diyor. Öksüm, bilim adamlarının UFO vakalarını “ enerjinin açığa çıkması “ olarak nitelendirdiklerini de hatırlatarak , “ Biz iyi yetişmiş , kültürlü insanlarız. Deprem ışığı 3-5 saniye sürer . 25 Dakika devam eder mi ? diye konuştu.

-Eylül 1975: Ankara semalarında dört gece üst üste, son derece parlak, sabit duran bir cisim gözlemlendi. Meteoroloji yetkilileri, zaman zaman renk değiştiren bu cismin bir gözlem balonu olamayacağını belirttiler.

-15 Nisan 1977: Bu defa DC-10 tipi bir jet uçağının yolcuları seyahatleri esnasında bir UFO ile karşılaştılar. Görgü tanıklarından 29 yaşındaki Gökalp Çelikiz, saat 08.00 sularında, Ankara’dan İstanbul’a doğru uçmakta olan Türk Hava Yolları’nın 905 sefer sayılı DC-10 Jet yolcu uçağının penceresinden 4 dakika süreyle bir UFO’yu gözlemlediğini ve cismi kendisiyle birlikte üç yolcunun daha gördüğünü açıkladı. Söz konusu gözlem sırasında uçak, Marmara’nın güney kıyıları üzerinde, Bandırma ile Yalova arasında uçmaktaydı. Çelikiz’in ifadesine göre UFO disk biçimindeydi; tam ortasında bir kubbe yer alıyor ve bu kubbenin tepesinden parlak ışıklar çıkıyordu. Çelikiz, uçan dairenin önce sabit durduğunu, daha sonra da uçakla beraber hareket ettiğini belirtti.

-5 Ocak 1981, Safranbolu, Zonguldak: Safranbolu Kız Meslek Lisesi 3/A sınıfı öğretmen ve öğrencileri bir tepeye konan ve sonra havalanan parlak, oval biçimli bir UFO gördüler. "Oval biçimli cisim çok parlaktı. Ormanlıktepe’ye kondu. 15 saniye sonra havalandı ve ışık şeklinde uzayarak gözden kayboldu.” dediler..

-25 Ekim 1981, Andırın, Maraş: Ayşepınar İlkokul Öğretmeni İlhami Mithat gözlemini şöyle anlatmaktadır: “Tanımlanamayan uçan nesneyi saat 19.15 sıralarında dışarıda otururken gördük. Çok parlaktı ve 10 dk. süreyle havada asılı kaldı. Daha sonra küçüldü ve dağların arkasında kayboldu. Gördüğümüz kesinlikle bir yıldız değildi. Enine yaydığı ışık boyuna yaydığı ışıktan daha fazlaydı. Olaya bir çok öğretmen tanık oldu.”

GÖLCÜK’TE UÇAN DAİRE - 28 Ekim 1981




28 Ekim 1981 günü Gölcük’te oturan Emekli Yüzbaşı Doğan Sum , UFO olduğunu söylediği uçan bir cismin fotoğrafını çekti. Doğan Sum’un çektiği renkli diapozif film , Viyana’da banyo ettirildikten sonra filmi imal eden firmaların Londra , Frankfurt ve New York’taki laboratuarlarında incelendi. Laboratuar analizleri sonucunda filmde malzeme hatası olmadığı , resim üzerinde herhangi bir montaj yapılmadığı ve filme el değmediği ortaya çıktı.

Fotoğraf , 400 defa büyütüldüğünde resimde ışık halesi şeklinde görülen cismin bir uçan daire olduğu açıkça görülüyor. Daha sonra Türkiye'de de bir grup bilimadamı tarafından incelenen ve gerçekliliği kabul edilen cisim Hürriyet'in ilk sayfasından manşet haber olarak verildi..

1981-1982 Niğde-Aksaray UFO Olayları




Türkiye, özellikle Niğde-Aksaray bölgesi, Aralık 1981- Ocak 1982 tarihleri arasında yoğun bir UFO akınına uğramıştır. Yüzlerce kişi, gökyüzünde tanımlanamayan uçan cisimler gördüklerini söyleyerek yetkililere başvurmuş; fakat yetkili makamlar da olaylara bir açıklık getirememişlerdir. Bu süre boyunca UFOlar Aksaray, İstanbul, İzmir, Adana, Havsa, Ecabat gibi pek çok farklı yerde ortaya çıkmışlar; bireysel olduğu kadar toplu gözlemler de yapılmıştır.

Niğde-Aksaray Olayları

25.12.1981, Aksaray: Pazartesi akşamı, Tümesan inşaatı yakınında bulunan Aksaraylılar, 800-1000 m. yükseklikte havada asılı duran ve çevreye yeşil bir ışık saçan, elips şeklinde, göz kamaştırıcı parlaklıkta bir cisim gördüler. Olaydan derhal haberdar edilen İlçe Jandarma Komutanı Yzb. Orhan Çelen, hemen olay yerine geldi. Yzb. Çelen, büyükçe bir oda büyüklüğünde olduğunu tahmin ettiği parlak cismi hayretle izlerken, bir yandan da kaymakama bilgi vermek için telsizine davrandı. Fakat telsiz çalışmıyordu. Cisim bir süre sonra hızla uzaklaşarak gözden kayboldu. Görgü tanıkları, 150 m. çapında olduğunu sandıkları bir ışık kümesinin yere dikey olarak ışık saçtığını ve o anda yol üzerinde bulunan arabaların motorlarının durduğunu ifade ettiler.

2.1.1982-3.1.1982, Aksaray ve Adana: Akşam saat 19.05 sıralarında, Kurtuluş ve Dağılgan mahallelerinin üzerinden geçen parlak cisim, yine Tümesan üzerinden ilerleyerek orada bir süre asılı kaldı ve 20.05 civarında hızla Konya’ya doğru uçarak gözden kayboldu. Kurtuluş mahallesinde oturan Zekeriya Baş ve eşi, cismin geçişi sırasında TV ekranlarının önce beyazladığını ve sonra da görüntünün kaybolduğunu söylediler. Gizemli objenin, 2 gece önce de ilçeye 15 km. uzaklıktaki Tokariş köyü üzerinde görüldüğü bildirildi. Köylüler, geceleyin ortalığın birden aydınlandığını ve cismin geçişi sırasında TV ve radyoların arıza yaptığını ifade ettiler. Aksaraylılar yumurta biçimindeki cismin parlak bir yıldızdan en az 10 kat daha büyük olduğunu söylediler.

Adanalı Akil Şendağ ise, 1 Ocak akşamı Adana Havalimanı çevresinde gördüğü parlak gök cismiyle ilgili olarak şunları söylemekteydi: “Saat 18.30 civarında havalimanının üzerinde büyük bir objenin parladığını gördük. Basık bir tabak biçimindeki obje, sarı ve yeşil ışıklar saçıyordu. Bir an için Emek Sitesi binalarına çarpacakmış gibi oldu, ama çarpmadı. Bir süre havada asılı kaldıktan sonra büyük bir hızla gözden kayboldu.”

11.1.1982, Aksaray Gözlemi: Aksaray’ın güneybatısında, tahminen 1000m. yükseklikte yanıp sönen esrarengiz cisim, saat 21,00 sıralarında Ankara-Adana yolunda trafiğin aksamasına sebep olmuştur. Yolda bulunan araçların sürücüleri, araçlarını durdurarak E5 Karayolu aydınlatan bu cismi izlemişlerdir.

Artarak devam eden bu UFO gözlemleri yetkilileri de harekete geçirmiş, Aksaray Kaymakamı Güney Orbay 14 Ocak 1982’de televizyonda yaptığı konuşmada konu hakkında şu açıklamayı yapmıştır:

“15 Aralık 1981 tarihinden bu yana ilçemiz semalarında meçhul bir cisim dolaşmaktadır. Bu meçhul cisim bazen 800-1000 m. ye kadar inmekte ve halk tarafından ilgi ve merakla izlenmektedir. Meçhul cisim zaman zaman mavi, kırmızı, sarı ve beyaz ışıklar saçmak suretiyle gökte bir müddet asılı kalmakta ve daha sonra nokta halini alarak kaybolmaktadır. Meçhul cismin ne olduğu hakkında bir şey söylemek benim için mümkün değildir. Olayın bilim adamları tarafından aydınlatılmasının uygun olacağı kanısındayım. Aksaray halkı uzun zamandan beri bu meçhul cismi devamlı olarak ve merakla izlemektedir.”



17.1.1982, Niğde, Havsa ve İzmir Gözlemleri: Uçan esrarengiz cisim, aynı günde 3 yerde birden görüldü. Cisim ilk olarak 16 Ocak akşamı Niğdeliler tarafından gözlemlendi. Akşam saat 19.05 sıralarında Gümüşler kasabası üzerinde ortaya çıkan ve çevreye göz kamaştırıcı bir ışık saçan gök cismini gören Niğdeliler, heyecanla sokaklara döküldü. Bir tepsiyi andıran esrarengiz cisim, Niğde’nin kuzeydoğu kesiminde 7-10 dk. süreyle hareketsiz kaldıktan sonra etrafa beyaz ve açık yeşil renkli ışıklar saçarak Konya yönünde gözden kayboldu. Cismi görenler bunun bir uçan daireye benzediğini, ancak çok parlak bir ışık saçması yüzünden şeklini tam olarak belirleyemediklerini söylediler.

Aynı cisim saat 21.35’te Havsa’dan da izlendi. Yaklaşık 600-1000m. yükseklikte uçan yumurta biçimindeki cisim, 5 dk. süreyle havada asılı kaldıktan sonra korkunç bir hızla hareket ederek gözden kayboldu. Görgü tanıklarından emekli Başkomiser Osman Yalçın olayı şöyle anlatmaktadır: “Gece saat 21.35’te TV’de ses ve görüntü birden bozuldu. Görüntü daha sonra tamamen kesilince balkona çıktım. Yerden 1000m. yükseklikte uçan bir cisim mavi ve pembemsi ışıklar saçarak İstanbul yönüne doğru gidiyordu. Küre biçimindeki bu cismi 15 dk. kadar izledik. Daha sonra birden ortadan kayboldu.”

Cismi dürbünle izleyen Havsa Gazeteler Başbayii İsmet Baş ise TV alıcısının bozulması üzerine dışarı çıktığını bildirdi ve şunları söyledi: “Gökyüzünde çok büyük bir hızla giden iki cisim gördüm. Kırmızı mavi ışıklar saçıyorlardı. Bir tanesi aniden korkunç bir hızla ortadan kayboldu. Öbürü ise bir süre etrafa ışık saçtıktan sonra Uzunköprü yönünde uzaklaştı.”

Yunanistan’dan Türkiye’ye mal getiren nakliyeci Hayrettin Engin de kendisini hayret ve korkuya sevk eden olay hakkında şöyle konuşmuştur: “Saat 21.30 sularında Havsa’ya 2km. kala gökyüzünde aniden iki cisim belirdi. Bir tanesi mermi gibi geçerek gözden kayboldu. 1000 m. yükseklikte bulunan diğer cisim ağır ağır hareket ediyordu. Yumurtaya benzeyen bu cisim de 5 dk. sonra aniden gözden kayboluverdi.”

25.1.1982, Aksaray: TRT kameramanı Halil Komanova ve TRT Haber Merkezi muhabirlerinden Güntaç Aktan, görevli olarak gittikleri Aksaray’da gökyüzünde birdenbire ortaya çıkan, uçan, parlak bir cisim gördüler. Komanova, hazır bekleyen kamerasıyla, cismi saçtığı ışık huzmeleriyle birlikte görüntülemeyi başardı.

Halil Komanova’nın saptadığı görüntüleri ekranda izleyen ve şaşkına dönen gökbilimciler ve astronomi uzmanları, bu olaya bir anlam veremediklerini belirtmişlerdir. MTA Laboratuarı Daire Başkanı Yardımcısı Dr. Gültekin Ergin, “Bunun bilimsel bir izahı yok, köy sakinlerinin kendileri yapmıştır” demekle yetinirken, Ankara Fen Fakültesi Astronomi Bölümü Profesörü Cemal Aydın ise önce cismin Venüs gezegeni olabileceğini söylemiş, Komanova’nın tespit ettiği görüntüyü izledikten sonra ise bu iddiasından vazgeçmiştir.

Sonuç olarak kameraman Komanova tarafından çekilen bu görüntüler, astronomi dalında uzmanlaşmış kişileri bile çelişkiye düşürmüş ve UFOların varlığını bir kez daha kanıtlamıştır.

Diğer Gözlemler

5.1.1982, İstanbul: Saat 23.30’da, Ankara asfaltında seyreden taşıtlardaki insanlar, oldukça parlak, yeşil renkte bir cismin Maltepe-Küçükyalı yönünde, yerden yaklaşık 100 m. yükseklikte, tahminen saatte 1000 km. hızla yol aldığını gördüler. Sürücüler, gök cismini izlemek için arabalarını yol kenarına çektiler. Görgü tanıkları arasında bulunan bir mimar, “Gök cismi, üstümüzden geçerek hızla Küçükyalı’ya doğru uçtu. Bu konudaki yayınları önemsemezdik, cismi görünce şaşırdık diyebilirim” açıklamasını yapmıştır. O sırada Yalova istikametine gitmekte olan Şehir Hatları vapurundaki yolcular da aynı cismi gözlemlemişlerdir.

8.1.1982, Ecabat: Ecabat’a 17km. mesafede, iki saat arayla 2 defa ortaya çıkan parlak cisim, balıkçıları şaşkına çevirdi. Bu parlak cismin uçan daire olabileceğini düşünen Ecabatlı balıkçılar, korkudan balık avlamaktan vazgeçip kıyıya döndüklerini söylediler.

13.1.1982, Havsa: Pazar gecesi saat 21.00 civarında, Edirne’nin Havsa ilçesinde gökte uçan esrarengiz bir cisim görüldü. Havsa’ya bağlı Arpaç köyünün muhtarı İsa Kuzu, gözlemini şöyle anlatmaktadır: “Önceki gece kahvede otururken, birden televizyon bozuldu ve aynı anda dışarıdan bağırtılar geldi. Dışarıya fırlamamızla birlikte, yaklaşık 500-600 m. yukarıdan, yumurta biçiminde, sarı ve yeşil ışıklar saçan bir cismin geçtiğini gördük. Cisim az sonra gözden kayboldu.” Aynı cismi Arpaç Köyü’nden Havsa’ya kadar arabasıyla izleyen Mahir Avcı ise şunları söylemiştir: “Gök cismini 17km. kadar takip ettim. Tahminen 120 km. hızla gidiyordu. Bazen arkasından sarımsı bir duman çıkartarak, dümdüz uçuyordu. Havsa’ya 1 km. kala, un fabrikasının önünde aniden gözden kayboldu.”

16.1.1982 Havsa: Gök cismi bu kez Havsa’ya bağlı Taptık Köyü’nde gözlemlendi. Perşembe gecesi saat 22.00 civarında iyice alçaktan geçerek radyoların tamamen susmasına neden olan cismi gören köy ilkokul öğretmeni Şevket Ayaz ve köylülerden Recep Varol, şunları söylemişlerdir: “100 m. üzerimizden, yaklaşık 40-50 m. hızla geçen cisim, bir kaplumbağaya benziyor, sarı ve kırmızı ışıklar saçıyordu. Cisim, köyün 10km. ötesindeki Kurapa Köyü yamaçlarına kadar uçtu ve birden daire biçimi alarak gözden kayboldu. İlk gördüğümüz anda 5m. çapında bir küre büyüklüğündeydi.”

-14 Ocak 1983: Akşam saat 19:00 sularında Adana’da, İskenderun Körfezi üzerinde kimliği belirlenemeyen bircisim gözlemlendi. Gökyüzünde yaklaşık 10 dakika kadar asılı duran cisim, daha sonra Akdeniz’e doğru uçarak gözden kayboldu. Olaya şahit olan vatandaşlar, UFO’nun çevresinde onu takip eden bir jet uçağı da gözlemlediklerini bildirdiler.

-Nisan 1984: İstanbul’dan Ankara’ya, 20.000 fit yükseklikte seyahat etmekte olan bir THY uçağının pilotları, etrafa güçlü ışıklar saçan, tanımlanamayan bir uçan aracın birdenbire büyük bir hızla aşağı dalış yaptığını gözlemlediler. Pilotlar başlangıçta bir uçağın düştüğünü sandılar; fakat araç birdenbire yeniden ortaya çıktı ve bir süre gökyüzünde asılı kaldı. Cismi büyük bir şaşkınlık içinde izlemeyen pilotlar uçağın farlarını yakarak cisimle iletişim kurmaya çalıştılar. Cisim bu harekete oldukça güçlü bir sinyal göndererek yanıt verdi. Pilotlar, daha sonra verdikleri ifadede hiçbir insan yapımı aracın etrafa bu tür ışıklar saçamayacağını belirteceklerdi. Bir süre sonra, ışıklı cisim alçaldı ve bulutların arasında gözden kayboldu.

MARMARA'DA YÜZLERCE YATÇI UFO GÖRDÜ: 18 Eylül 1985




Ünlü işadamı yatçılar ,18 Eylül 1985 gece 03.30 da yatlarıyla Tekirdağ açıklarında ilerlerken tepelerinde uçan , ışıklar saçan kilometreler çapındaki bir dairenin dehşetini yaşadılar. İşadamları , yaşadıkları korku dolu dakikaları şöyle anlatıyorlar :

“ Esrarengiz uçan fanus , İstanbul Boğazı’ndan kayan bir ışık kümesi olarak yaklaştı. Tekirdağ açıklarındaydık . Işık kümesi büyüyerek yaklaştı , yaklaştı ve tepemizde asılı kaldı. Etrafımız gündüz gibi olmuştu. Tepemizdeki esrarengiz fanus nedeniyle anormal bir sıcaklık hissettik. Ne yapacağımızı şaşırdık. Adeta hipnotize olmuştuk. Hiçbirimiz fotoğraf çekemedik , videoya alamadık.

Telsizle 16. kanaldan birbirimizle konuşmayı denedik. Ancak telsiz çalışmıyordu. Uçan ışıklı fanus , 5 dakika sonra kayıp Kapıdağ Yarımadası üzerinde uzaklaştı . Tekirdağ Sahil Radyosu ile temas kurduk. Orası da görmüştü. Cismi , bir Karadeniz kosteri ve bir Bulgar gemisi de izledi. “

Osman Özdemiroğlu ( VanessaYatı ) Antimua madencilik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı:

“ Işık saçan bir Fanus gibi üzerimize geldi. İçimizden bazıları korkup kaçmayı düşündüler.”

Numan Nasuhioğlu ( Blue Wind Yatı ) MET Mühendislik Yöneticisi :

“ Rengini tarif edemeyeceğim ışık kümesi üzerimize geldi ve bir müddet sonra kayboldu.”

Halil Bezmen ( Deli Dumrul Yatı ) Santral Mensucat Yönetim Kurulu Başkanı :

“ Yıldız gibi parlak cisim ilk önce ay , sonra tepsi büyüklüğünde geldi. Işık bütün ufku kapladı. “

Baha Tünkoğan ( Gümrük Komisyoncusu )

“Işık saçan bir fanus biçiminde ve tepemizdeydi. Hatırladığım tek şey güçlü ışık ve geride bıraktığı sıcaklık . Hala olayın şaşkınlığı içindeyim.”

“ UFO “ ALARMI 02 Şubat 1989




2 Şubat 1989 gece saat 2.00 sularında önce Esenboğa , sonra Mürted Havaalanları üzerinde sarı , kırmızı ve yeşil renkli ışıklar saçan 10 adet esrarengiz gök cismi görüldü. “ Uçan Daire” heyecanıyla bir anda tüm Ankara ayağa kalkarken , Hava Kuvvetleri alarma geçirildi.

Çıplak gözle izlenebilen ve radarda da görülen esrarengiz cisimlerden biri , Esenboğa Havaalanının 2 numaralı pistine inecek kadar yaklaştı. Bu arada Mürted’den bir F-16 ve Eskişehir’den bir F-4 Fantom filosu havalanıp “UFO”ları kovaladı.

Ulaştırma Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin emri üzerine Esenboğa’ya giden Devlet Hava Meydanları Genel Müdürü Mustafa Özatamer , sabaha kadar uçuş kulesinde nöbet tuttu. Özatamer , radardan da izlenen uçan daire benzeri cisimlerle ilgili bilgi alırken , dürbünle gökyüzünü tarayan kontrol görevlisi

“ Görüyorum , UFO’ları görüyorum, işte hareket ediyorlar” diye bağırdı.



O sırada Esenboğa Havalimanında İstanbul'a gitmek için bulunan dönemin Başbakanı Turgut Özal ve Bakanlar ve Milletvekilleri büyük bir şaşkınlıkla ışıklı cisimlerin manevralarını izlediler ve Özal'ın uçağı ancak 1 saat sonra kalkabildi..



“ UÇAN DAİRELER BENİ KAÇIRACAKTI “ 06 Mart 1989




6 Mart 1989 Pazartesi günü Ankara-Polatlı karayolunda “ Uçan Daire “ gördüğünü iddia eden Saide Gökçe , ilginç olayı büyük bir korku içinde anlattı :

“Akşam, otomobilimle eve dönüyordum. Hava oldukça kararmıştı. Yol tenhaydı. Farlarımı yaktım ve eve erken varmak için biraz hızlandım. Tam yarı yola gelmiştim ki , aniden gökyüzünde ışık saçan cisimler belirdi. Korkuyla frene bastım .İki ışık yumağı yere doğru süzülüyordu. Onların uçan daire olduğunu anladım ve yavaşça otomobilimden çıkıp sürünerek yol kenarındaki kayaların arkasına gizlendim. “

“ Saklandığım kayaların arkasında korkudan tir tir titriyordum.Vücudumd ter basmıştı. Birden uçan dairelerin yanında garip yaratıklar belirdi. Üzerime doğru geliyorlardı. Beni kaçıracaklardı. Onlardan kurtulmak için çığlık atmak istiyordum fakat sanki dilim tutulmuştu. Yola doğru oşmaya başlamıştım. Bu sırada uzakta bir kaç aracın ışıklarını gördüm. Bizim bulunduğumuz yöne doğru geliyorlardı. Can havliyle onlara doğru koştum. Bir ara arkama baktığımda garip yaratıkların uçan dairelerine döndüklerini gördüm. Herhalde yaklaşan araçların farlarından ürkmüşlerdi. Bir kaç saniye içindede havalanıp kayboldular.”

Saide Gökçe’nin iddiası üzerine harekete geçen yetkililer , uçan dairelerin görüldüğü ileri sürülen yer olan Ankara-Polatlı karayolu üzerinde araştırmalarda bulundular.

THY PİLOTU : “UÇAN DAİRE GÖRDÜM” 27 Ekim 1989




27 Ekim 1989 tarihinde THY Kaptan Pilotu Selahattin Sivri , Zürih-Antalya seferinde akılları durduracak bir olaya tanık oldu. THY’da 35 senelik tecrübesi olan Selahattin Sivri , sıradışı gözlemiyle ilgili şunları anlatıyor :

“ 11.000 metre yükseklikte uçuyorduk . Birden yanımdaki İkinci Kaptan Pilot Hüseyin Kargı ve Uçuş Mühendisi Pertev Arıkan ile birlikte sol tarafımızda , kırmızı , mavi , yeşil ve keskin beyaz renkli ışıklar saçan , apartman büyüklüğünde ve yumurta şeklinde dev bir cisim gördük.. Şaşkınlık içerisindeydik. Dev cisim , bizden 2.000 metre uzaklıkta uçuyordu. İzledikçe merakımız artıyordu. Cismin uçtuğu doğrultuda bir uçak trafiği olmadığını İstanbul'dan öğrendik. Dev yumurta , harika ışıklar saçarak sürekli dönüyordu. Nefesimiz kesilmişti. 15 Dakika önümüzde uçtuktan sonra aniden akıl almaz bir hızla yüks

4 Temmuz 1992, İstanbul: Akşam saat 21:00 sularında, İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü üzerinde, etrafa kırmızımsı mavi ışıklar saçan bir cisim belirdi. Kentte yaşayanların çoğu söz konusu cismi çok net olarak gözlemlediklerini rapor ettiler. Buna karşılık, radar ekranlarında cisme rastlanamadı ve cisim saat 11:00 sıralarında birdenbire gözden kayboldu.

30 Haziran 1993, Ankara: Ankara semalarında dolaşan ışıklı cisim heyecan uyandırdı. Gökyüzünde büyük bir hızla uçan ve çevreye oldukça güçlü sarı, kırmızı, mavi ışıklar saçan cisim pek çok kişi tarafından gözlemlendi. Cisim bir dakika kadar havada manevralar yaptıktan sonra birdenbire gözden kayboldu.

Olay hakkında bilgi veren Meteoroloji Genel Müdür Yardımcısı Aydıner Sarıkaya şunları söyledi: “Gözlemlenen cisim büyük ihtimalle bir UFO. Uydular da zaman zaman çıplak gözle görülebilmektedir, fakat en az 15-20 dakika görüş alanı içinde kalmaktadırlar. Oysa ki söz konusu cismin bir anda gözden kaybolduğu rapor edilmiştir.”

EGE’DE GARİP CİSİMLER - 04 Mart 1996




Ege semalarında son günlerde ışıklı , garip cisimler görülüyor. Bozcaada , Kuş Cenneti , ve son olarak İzmirde görülen ışıklı cisimler , Ateş Gazetesi muhabirleri tarafından görüntülendi. Egeli vatandaşların sürekli ihbarları sonucu kameraları ile UFO görüntüleri çekmek üzere hazır bekleyen muhabirler , saat 21.30’da Şemikler ilçesinden gelen bir ihbar üzerine olay yerine gittiler ve Sasalı yakınlarında ışıklı cismi görüntülemeyi başardılar. 135 mm. Tele objektiflere konvektör eklenerek çekilen görüntüler Sasalı yakınlarında ve Kuş Cenneti kıyısında olmak üzere toplam 25 dakika sürüyor. Konunun haberi ve uçan dairenin fotoğrafları , 5 Mart 1996 tarihli gazetelerde yayınlandı . Muhabirler UFO’nun görüntülenme anını şöyle anlatıyorlar :

“Gördüğümüz elips şeklindeki sarı ışıklı nesneden bir parça ayrıldı. Biraz dolaştıktan sonra yeniden o büyük cismin yanına geldi. Belirli aralıklarla büyük cismin içine girip çıkıyordu. Ayrılma sırasında büyük cismin ışık gücü oldukça parlaklaşıyordu. Daha sonra bu ışık zayıflıyordu . Elips şeklindeki cisim , bir görünüp bir kayboluyodu. Çok hızlı hareket ediyodu. Altta daha büyük bir elips, üstte daha küçük bir elips , ikisinin arasında da sanki bir bağlantı tüneli vardı. Küçük ışık hüzmeside sanki kayıyor gibi büyük kütleden ayrılıyor , döndüğünde o kütlenin içinde kayboluyordu. Bu görüntüleri , o saatte uyumayan bütün izmirliler izledi. “



07:16 - 10/6/2006 - yorum {0} - yorum yaz
EVRENDE YAŞAM , EVRENİN SIRRI , KAÇIRILMA OLAYLARI,BASINDA UFO
EVRENDE YAŞAM
Yeni Çağın bilimi artık materyalist, determinist ve mekanistik olmaktan çok ; spiritüel, bütüncül ve mistik bir anlayışa büründü. Büyük ölçüde Kuantum Fiziği ve İzafiyet Teorisinin katkıları ile sağlanan bu değişim , diğer bilim dallarında da buna benzer gelişmelerin görülmesiyle, tüm dünyada geçerlilik kazanıyor.

Şimdilerde Zaman ve Uzay (mekan) kavramlarına bakış, neden-sonuç ilişkisinin kavranışı, madde ve enerji anlayışlarının değerlendirilmesi çok farklı bir hal aldı. Temel değişimi 1950’lerde başlayan bu yeni bilimsel anlayış, insanın evreni ve kendisini algılayışını ve inançlarını derinden sarsmış, onları yeni temellere göre oluşan değişik bir anlayışa sürüklemiştir.

Bizim duyumsal algı alanımızı aşan bir dördüncü boyutun varlığından söz eden ve zaman ile uzayın, aslında birbirinden ayrılamayacağını ve bazen de birbirlerine dönüştüklerini bize gösteren, böylece de maddenin aslında bir enerji biçimi olduğunu kanıtlayan, Einstein’ın "İzafiyet Kuramı".

Atom-altı dünyaya inerek, oradaki gerçekliğin, bizim kendi algı dünyamızdan çok farklı olduğunu keşfeden, böylece evrende bağımsız ve tek tek nesneler olmadığını bize anlatarak, evrendeki her şeyin birbiriyle bağlı ve birbirine özdeş olduğunu ortaya koyan "Kuantum Fiziği".

Bütün var edilmişlerin aynı bütünün parçaları olduğunu, dolayısı ile hepsinin özlerinin bir ve birbirine eş bulunduğunu, her birimin bütünün bilgisini içinde taşıdığını ve ona uygun gelişme sağlanırsa, bütünün tam görüntüsünü yansıtabileceğini ileri süren, bütün bilgilerin her an ve her yerde kullanıma hazır bulunduğunu söyleyen, böylece de bütün evrenin birbirinin kardeşi , hatta insanın kendisi olduğu bilgisini sembolize eden "Hologram Teorisi". Bu üç keşif de, aslında tek bir şeyi göstermektedir: Evrendeki tekliği ve birliği.



Uzayın mekan ve boyutları insan anlayışının sınırlarını zorlamaktadır. Üzerinde yaşadığımız yerküre başı sonu olmayan bir enginlikte kaybolmuş minicik bir gezegendir. Peki bu sonsuzluğun içinde yaşam olan tek gezegen bizim Dünyamız mıdır?.. Asırlardır insanlık tarafından sorulan tüm sorular içinde en çok merak ettiğimiz ve cevap vermeyi en çok istediğimiz soru işte budur.

Aslında evrende yaşamın var olup olamayacağını tartışmak bir yana, bir an için dahi bunun aksini düşünmemek gerekir. Zira, evrenin var olma sebebinin gerçekte hayatı oluşturmak olduğu çok fazla düşünmeden de anlaşılabilecek bir olgu olup, bunun en somut kanıtı ise bu oluşumun ürünü olan Dünya canlılarıdır. Eğer ki evrende sadece bir mikro parça düzeyinde olan Dünyada hayat oluşmuş ise; bu, evrenin geneli içinde geçerlidir. Bu denli geniş bir evrenin oluşmasına gerek var ise ; onun zemin teşkil etmekle bağımlı bulunduğu yaşamın boyutları da çok büyük olmak zorundadır.

Maddenin canlı, cansız tüm şekilleri, çeşitli elementlerin atomlarından yapılmıştır. Bu atomlar, kainatın her yerinde aynı yapıda olarak bulunurlar ve aynı tepkime kanunlarına uyarlar...

Canlı organizmaları oluşturan yapılar, içlerinde karbon elementi bulunan kompleks moleküllerdir. Canlı madde nerede olursa olsun, karbon atomunun kurallarına uymak zorundadır. Çünkü, karbon başka elementler ile olduğu kadar, kendisi ile de birleşerek çok sayıda atomu ihtiva eden moleküller kurma kudretine, en geniş ölçüde sahip olan tek elementtir...

Dünyada bulunan atomlar, kainatın en uzak bölgelerinde de vardır. Karbon atomunun başka atomlarla birleşme özelliği, canlı maddenin oluşabilmesinde gereken malzeme çeşitliliğini sağlamaktadır. Ve karbon atomunun, doğasına uygun olarak hareket edebilmesine olanak tanıyan; yıldızlar arasında uzanan uçsuz bucaksız toz bulutları gerçek birer laboratuar olup, bir yığın kimyasal tepkimeye sahne olmaktadırlar. Bu tepkimeler ise, çoğu organik olan çok sayıda molekülün doğmasına yol açarlar.

İşte, hareketli toz bulutlarında oluşan tüm bu organik moleküller, çevrelerindeki yada ulaşabildikleri güneş uydularına yayılarak , güneşe uygun konum ve diğer gerekli şartlara sahip olanlarında yaşamı başlatmaktadırlar. Ve yüzeysel anlamda söylenecek olursa; Evren her şeyiyle bizzat kendi kendisini yaratmaktadır ki, bu oluşum tamamlanmış olmayıp, halen devam eden uzun bir süreç bağlamında devam etmektedir.

Evet , " Evrende başka hayatlar var mı? " sorusunu artık bir kenara bırakarak , Evrenin tümüyle hayat dolu olduğunu ve her an yeni güneşler çevresinde yeni hayatların başladığı gerçeğini görmek gerekmektedir.

İşte, konuya bu gözle bakmaya başlanıldığında, sorulacak sorunun ‘Evrende ne tür hayatlar var?’’ şekline dönüşeceği açık olup, bu ise; Kainatı sadece kendimize ait olarak algılamaktan kurtularak, genelde yeni bir bilince ve bilgiye ulaşmamızı kolaylaştıracaktır.



uğunu düşünüyorlar.

EVRENİN SIRRI

Evren (Kozmos), tüm varlıkları ve olayları içeren bir sistemdir. Kelimenin kökü dikkate alındığında bu “dirlik ve düzen içinde bir evren” anlamına gelen Yunanca bir sözcüktür. Kozmoloji (evren bilim) açısından ise bu terim bizim gözlemlediğimiz evren olarak düşünülür. Bu nedenle bizden önceki ve sonraki evrenlerin varlığı da söz konusudur.
Günümüzde ulaşılabilen en son teknik verilere göre, evrenin fizik yapısı şöyle sıralanabilir:


1-Galaksiler
2-Elektromanyetik radyasyon
3-Nötralveiyonize hidrojen
4-Toz parçacıkları
5-Galaksilerden gelen ışıklar
6-Süpernova ve Galaktik patlamalardan oluşan kozmik ışınlar
7-Kütlesi olmayan nötronlar
8-Gravitik dalgalar.
Sadece bizim galaksimizde 400 milyar yıldız (güneş) bulunduğu tahmin edilmektedir. Bizim galaksimiz gibi içinde yıldızları ve gezegenleri barındıran ise milyarlarca galaksi var. Evreni dolduran bütün cisimler üç esas gücün etkisiyle bir arada bulunuyor:
1-Nükleer Güç: Atomik çekirdeğin nötron ve protonlarını bağlar.
2-Elektromanyetik Güç: atomları oluşturmak üzere elektronları çekirdeğe bağlar.
3-Gravitik Güç: Uzaydaki cisimleri belirli yörüngelerde tutar.

Galaksi; gazlar, yıldızlar, tozlar ve gezegenler içeren en büyük madde topluluğudur. Galaksiler ilk başta yoğun birer gaz bulutu olarak ortaya çıkmışlar ve daha sonra bu gazdan, yoğunlaşma yoluyla yıldızlar meydana gelmiştir. Galaksi, bu oluşum sırasında döner ve milyonlarca yıl sonra sarmal bir biçim alır. Bu sarmalda kabaca küre şeklinde bir çekirdek ve çevresinde yassımsı bir disk vardır; yörüngesinde de yoğun yıldız kümeleri döner durur. Çekirdek bölümünde pek az gaz ve toz vardır, büyük bir bölümü daha yaşlı yıldızlardan oluşur. Sarmal kollarda büyük miktarda gaz ve toz ile yeni oluşmuş yıldızlar bulunur.

Aradan milyonlarca yıl daha geçtikten sonra sarmal kollar içeren elips şeklinde galaksiler meydana gelir. Bir galaksinin en sonunda alacağı biçim küre biçimidir; daha sonra muhtemelen Kara Delik haline gelecektir.
Bizim Galaksimiz “Samanyolu Galaksisi”
Bir galaksimiz olduğu düşüncesi 1920’lere kadar akla gelmemişti. Bugün ise galaksimizin yüz milyarlarca benzeri olduğunu biliyoruz. Evrendeki sayısız galaksiden biri olan Samanyolu Galaksisi, en az 400 milyar yıldız topluluğundan oluşur. Bir uçtan diğer uca şimdilik 100,000 ışık yılı boyunca uzandığı tahmin edilmektedir, muhtemelen bu çok daha da fazladır ve 1000 ışık yılından daha fazla genişliktedir. Ayrıca yıldızlar arasında çok büyük miktarlarda gaz ve toz bulutları ve belki de bilinmeyen milyarlarca gezegen ile onların uyduları bulunmaktadır. Bizimkine en yakın olan dış galaksi ise Andromeda Galaksisidir.
Güneşimiz, Samanyolu’nun merkezden 30,000 ışık yılı uzaklığındaki kenarında, galaksinin sarmal bir kolunda yer almaktadır.

KAÇIRILMA OLAYLARI
ÖNEMLİ OLAYLAR - ALLAGASH OLAYI
Allagash Suyolu, ABD’de Maine dağları arasında, birçok göl ve kanal dizisinin bulunduğu, soluk kesici bir yerdir. Bu güzel yerde vuku bulan kaçırılma olayı en çok tartışılan ve en iyi belgelenen kaçırılma olaylarından biridir ve NBC Televizyonunca hazırlanan “Çözülemeyen Gizemler-Unsolved Misteries” adlı televizyon programında da dramatize edilmiştir. Allagash olayı, çok tanıklı; Jack ve Jim Weiner adlı ikiz kardeşlerle arkadaşları Chuck Rak ve Charlie Foltz adlı 4 kişinin başından geçen bir olaydır. Henüz kariyerlerinin başında Massachusetts Sanat Koleji’nde okurken tanışmış olan bu 4 ressam, spor yapmak ve eğlenceli bir gezinti için Allagash’ın iyi bir yer olacağını düşünmüşlerdi. Yolculukları unutulmaz olmuştu, ancak umdukları nedenden değil.

Ağustos 1976’da gezilerine başlayan 4 adam, kano gezintilerinin bir bölümünde Kartal Gölü’nde gece balık avlamak için ara vermişlerdi. Şansları yaver gitmeyince balık tutmayı başka bir geceye ertelemeyi kararlaştırdılar. Göl kıyısından ayrılmadan önce, bulundukları yeri bir dahaki gelişlerinde sudan belirleyebilmek amacıyla kıyıda büyük bir kamp ateşi yaktılar ve tekrar kanolarına bindiler. Bir süre sonra aniden, yıldızdan daha parlak görünen bir ışık gördüler. Parıldayan bu küre, yaklaşık yüz metre ilerideki ağaçların üzerinde havada asılı duruyordu. Cisim ileri geri hareket ettikçe kırmızı, yeşil ve beyazımsı bir sarı olmak üzere renk değiştiriyordu. Bu büyük cisim yaklaşık 24 m. çapındaydı. Cisim yavaşça ağaçların üzerinden göl kıyısına doğru ilerledi. Balık tutan 4 adama doğru yaklaşınca Charlie Foltz el feneriyle imdat çağrısında bulundu. Derken cisim yavaşca kanoya doğru yöneldi.

Bu garip şey, göl kıyısına doğru olağanüstü bir hamle yaptı. Onlar hızlı hızlı kürek çekerken, cisimden üzerlerine doğru gölge şeklinde geldi ve adamları ve kanolarını içine çekti. Bundan sonra dört adam kendilerini tekrar göl kıyısında otururken buldular. Charlie lambasını yeniden cisme doğru tuttu, ancak bu defa cisim ışınını son bir kez göstererek yükseldi ve gözden kayboldu.

Neler olup bittiğini merak eden dört adam, az önce cayır cayır yanmakta olan ateşin küle dönmüş olduğunu görünce şoke oldular, çünkü bunun için aradan saatlerin geçmiş olması gerekirdi. Dördü de “Bu son birkaç saat içinde neler oldu?” diye düşünüp durdular, ancak hiçbiri hatırlayamadıkları bu kayıp zaman için mantıklı bir açıklama getiremiyordu. Allagash’tan ayrılırken gördükleri garip cisimle ilgili hiçbir cevapları yoktu. 2 yıl boyunca hergün yaşadıklarına cevap getirebilecek bir ipucu aradılar.

Jack Weiner, aralarında gece kabusları görmeye başlayan ilk kişi oldu. Bu rüyalarda, uzun boyunlu ve geniş kafalı varlıklar görüyordu. Jim, Chuck ve Charlie yanında hiçbir şey yapamadan yatarken kendisi bu varlıklar tarafından testten geçiriliyordu. Varlıkların, gözkapaksız geniş, metalik parlaklıkta gözleri vardı, elleri böcekimsiydi ve 4 parmaklıydı. Diğer üç adam da, göldeki o geceyle ilgili benzer rüyalar görmeye, kısa zihinsel kırıntılar hatırlamaya başlamışlardı.

Jim Weiner 1988’de, o sıralarda bir UFO kongresi organize etmekte olan Raymond Fowler’la tanıştı ve ona başından geçen bu garip olayı anlattı. Araştırmacı, Jim’in hikayesinden, özellikle aynı şeyi birden fazla tanığın yaşamış olmasından çok etkilendi. Fowler, onun ve diğer 3 kişinin geriye dönüşlü hipnozdan geçmelerini tavsiye etti. Seanslardan sonra da dört adamın da uzaylılar tarafından gemiye alındığı ve deri ile kan örnekleri alınmak suretiyle fiziksel muayeneden geçirildikleri ortaya çıktı.

Dört adamın dördünün de varlıklarla ilgili tarifleri birbirini tutuyordu ve ressam olduklarından dolayı varlıkların, uzay gemilerinin ve kullandıkları muayene aletlerinin ayrıntılı resimlerini de çizebilmişlerdi. Chuck Rak, varlıkların muayene yerlerinin gümüş renginde masası olan veteriner ofislerine benzediğini ekledi. Kendisine garip gelen bir şeyden daha bahsetti: dünya dışı varlıklara odaklanmakta büyük güçlük çekiyordu. Ne kadar çabalarsa çabalasın varlıkların yüzlerini tam olarak göremiyoryordu. Bunu, cızırtılı bir radyo kanalına frekans tutturmaya çalışmaya benzetmişti. Psikiyatrik incelemelerden sonra dört adamın da zihinsel olarak sağlıklı oldukları belirlendi. Dördü de yalan makinesi testinden geçirildi ve doğru söyledikleri ispatlandı. Detaylı hipnoz seanslarından ve inceleme raporlarından toparlanan tüm bilgiler bu 4 adamın 1976’da Allagash’ta “bu dünyaya ait olmayan” bir şeyle karşılaştıklarına dair güçlü birer kanıt olmuştur.

 
  Bugün 12 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol