Aslında George Adamski ve bir zamanlar 51.üste çalıştığını ve dış dünyadan gelen yabancı uzay araçlarını incelediğini söyleyen BobLazar 'ın uzay araçları tarifleri birbirleriyle son derece benzeşen tariflerdir.Genelde bu uzay araçları ters çevrilmiş bir fincan tabağını andıran bir disk' e benzemektedirler.Bu gemilerin ortasında yer alan tavandan tabana uzanan BobLazar'ın ifadesine göre bir ''dalga klavuzu'' var.George Adamski ise geminin ortasında yer alan bir manyetik kolondan yada direkten bahsetmektedir.Yine Lazar bu gemilerin altında mekanik olarak hareketli ''yerçekimi Amplifikatörleri'' denen üç tane silindirik tüplerden söz ediyor.Adamski ise benzer şekilde gördüğü aracın altında üç tane statik elektrik kondansatörleri olduğundan bahsediyor.Ve hem Lazar' ın ifadelerinde hemde Adamski'nin ifadelerinde bunların araçların hareket ve yönelimini idare etmekte kullanıldığı işaret edilmektedir.Benim yıllardır sürdürdüğüm derin araştırmalarımda da ön gördüğüm şekilde bu ifadelercede desteklenen bir çerçevede bu araçların alt düzlemlerine yerleştirilmiş silindirik tüp ve küre benzeri şeylerin, uçaklardaki küçük manevra ve yönelimi sağlamak amacıyla hava akımını yönlendiren dış flap dediğimiz kanatçıklar gibi bir fonksiyona sahip olduğunu düşünüyorum.Bu ''yerçekimi Amplifikatörleri'' ve ''statik elektrik yükü taşıyan küresel kondansatörler'', uzay/zamanın yapısını hafifçe yönlendirip asimetrikleştirmek için genel elektromanyetik alanın geometrik yapısını biçimleyen manyetik paletler/kanatçıklar gibi bir görev üstlenmektedir. Uçaklardaki yan kanatçıkların hava akımını yönlendirmeleri gibi uzay gemilerinin altlarına yerleştirilen bu ''elektro-gravitasyonel alan denetimi paletleride'' uzay/zaman çizgilerinin araç çevresindeki eğriliğini biçimlemektedirler.Böylece aracı hafifçe sağa-sola yukarı aşağı kaydırmak mümkündür.
Bob Lazar : Interstellar Craft, Antimatter Reaction, Gravity Amplification
Area 51 UFO Poster signed by Bob Lazar
This is a poster of the alien craft that was housed at the top secret research facility in the Nevada desert known as Area 51. Government scientist Bob Lazar was allegedly part of a "back engineering" team & released the information to the public in late 1989. A basic overview of the craft & dimensions are shown as well as the gravity propulsion system. The entire background image is a photo taken by a Russian Spy Satellite directly over Area 51. The photo was purchased by the Testor Corporation in 1992. Dead center in the satellite photo is the craft hovering during a test flight. Poster dimensions are 34"x 22" and is printed on heavy high-grade poster paper. The poster was hand signed by Bob Lazar. Mr. Lazar does not lecture, and rarely will even discuss the topic of UFOs. Anything signed by him is quite difficult to come by. It will be rolled & shipped in a tube (not folded).
Çetin BAL: Işık hızını aşmak için kendimizi bizi içerisine alan zaman kavramından bağımsız kılmalıyız. Zaman, hız ve enerjiyle yönetilebilir.Uzayda ışıktan hızlı yolculuklar için uzay gemilerini zaman engelini aşacak şekilde inşa etmeliyiz.
Uzaylıların gemilerine ait ortak ifadeleri şu açıklamalar biçiminde özetleyebiliriz: Gemin içine baktım içi bomboştu sadece yolcular için içe gömülebilir oturma aksanı vardı.Geminin güç kaymağını aradığımda hiç bir şey göremedim.Cihazların ve işletim sisteminin nerde olduğunu sordum; bana herşey aracın yapıldığı materyal kalıbın kendisinde saklı dediler.Yani geminin kendisi adeta yapay zekaya sahip bir canlı gibiydi.Gemi yolcuların düşüncelerini okuyup istenilen yere hareket ediyordu.Dikkatimi çeken şey şu oldu bizim teknolojimizde her zaman bir arabadaki bir buzdolabındaki yada bir roketteki gibi aracın bir şablonu ve kalıbı vardır ve o dış gövdenin içinde ayrıca bir motor ve ayrı ayrı işler yapan bir cihazlar kopmleksi bulunur.Fakat dünya dışı uzay gemilerinde tüm bu birbirinden ayrı cihazlar kompleksi yerine onlar dış gövdeyi ve kalıbını hem bir güç kaynağı gibi hemde diğer işleri yapmakta kullanılan bir yapı malzemesi şeklinde kullanma yoluna gitmişler. Geminin duvarları ayrıca bilgisayar ekranı gibi işte görebiliyor.Ayrıca bu gemi gövdesi istenildiğinde bir ışık bulutu gibi tüm geminin içine her noktasına dek ışık veriyor.Sanki ışık her yerden geliyor gibi bir duyguya kapılıyorsunuz.Kapı diye bir şey yok geminin istenilen noktası geçici bir süreliğine saydamlaştırıp bir kapı gibi ortadan kaldırılabiliyor.Gemide ne bir perçin ne de bir cıvada yeri montaj izi yok sanki bal mumundan yapılmış bir araç.
Başka bir uzaylı gurup: [ ...Bizim büyük bilgelerimiz, bilim adamlarımız, mistiklerimiz ve zamanın görücüleri milyonlarca yıldır zamanın nabız atışlarını incelemişlerdir.Ancak onlar da zamanın gerçek anlamını hala keşfedemediler. Sizin bilim adamlarınız ve kahinleriniz, zamanın tansıklarını( örneğin kuantum mekaniğini) son zamanlarda keşfetmeye başladılar.Ve zaman' ın yoğunlaşmış bir enerji olan maddeye ait titreşimsel bir nabız atışı olduğunu son zamanlarda keşfetmeye başladılar.Ancak şimdiye dek zamanın ışık, madde ve yaratılış ile ilişkisini keşfedemediler.Foton enerjisinin gerçek bilimi ve felsefesi sizi yaratılış ve onun sonsuz devreleriyle ilgili yeni bir anlayışa götürecektir.Hayatın temeli ışıktır.Evrende herşey elektrikten, elektromanyetik nabız atışlarından (zamanın nabız atışları) oluşur.Elektromanyetik alanlar denen ışık enerjisi yada bu ''foton enerji alanı'' üçüncü ve dördüncü boyut realitesinde iş gören bir enerjidir. O kendini değiştirip dönüştürebilen ve boyutsal zaman kapılarına doğru büyük açılışlar yaratan bir işleve sahiptir. Dördüncü boyut dediğiniz şeyde yükselen enerji titreşimlerinin içerisine girmekte olduğu bir sonraki titreşimsel hız bandıdır.Dördüncü boyut bir zaman kapısıdır.Enerjinin elektriksel ve manyetik alanlarındaki salınım hızı değişiklikleri boyutsal geçişlere olanak tanıyan değişmelerdir.Foton ışını enerjisinin sağladığı güçle yıldızlar ve gezegenler çok geçmeden bir kentten diğerine yapılan bir yolculuk kadar yakın görünecektir.]
Aslında uzak yıldız sistemlerinden geldikleri iddia edilen UFO'larla ilgili üçüncü türden yakın karşılaşmalarda uzaylılarca verilen bilgiler ve diyologlar sanki onların bizim geleceğimizden gelen uzay/zaman yolcuları oldukları izlenimini vermektedir.Örneğin bir üst parağraftaki uzaylının demeci şöyle devam ediyor: [..ulaşım sistemleri öyle gelişecek ki, kıyaslandığında, bugünkü jet uçakları hantal kağnılar gibi kalacak; bu öncelikle manyetik güç alanının ve kristal teknolojisinin keşfi sayesinde gerçekleşecektir.] Yine aynı uzaylı varlık şöyle devam ediyor: [... başka gezegenlerde ve galaksilerde de zaman vardır, fakat o farklı bir zamandır, ve keza bilgi de vardır, çünkü yıldız halkları sizin anladığınız şekli ile zamanda yolculuk yapabilirler. Böylece onlar sizin anladığınız şekli ile, geleceğide görebilirler. Siz zamanı değiştirebilirsiniz. Bununla birlikte kabül edelim ki, zaman eğrilip bükülebilir(esnektir).Ve zaman çok plastiksidir.
...Teknolojik olarak çok ileri uygarlıklar var.Onlar ışığın nasıl işlediği hakkında daha çok bilgi ve anlayış sahibiler.Onlar zaman boyutları içerisinde yolculuk yapabiliyorlar.Sizlerde fiziksel olarak zaman içinde yolculuk edebileceksiniz.]
Ne ilginçtir ki tüm uzaylı gruplar sanki söz birliği etmişcesine ışınlama, boyut değiştirme, zaman atlama konularına dair hep IŞIK FREKANSI' na bağlı olgulardan bahsetmekteler.
Bir başka uzaylı varlık ise şöyle diyor; ''Şunu bilmeniz önemli: Her madde, atomundan molekül bağlarına kadar uzay-zamandan oluşur; yani yoğunlaşmış uzay-zamandır. Uzay/zaman'a uçuş yönüne doğru huni şeklinde biçim veririz. Bunun sonucu oluşan büyük yerçekimi potansiyeli uzay gemilerimizi ışık hızından daha üstün bir hızla emer ve arkasından sürükler. Bu neredeyse, önüne bir sopanın ucunda havuç uzatılan bir eşeğin, onun arkasından koşmasına benzer. Diğer bir anlatışla: uzay-zamanın yapısını yönlendiririz.''
RobertLazar.jpg
Bilinen en ünlü UFO temasçılarından George Adamski' nin ise uzaylılarla yakın temas sonucu aldığı bilgilerde son derece ilginçtir. Bu temaslardan birinde ''uzaylı varlık'' Adamski 'nin iddiasına göre şöyle demiştir; ''...Bizim gemilerimizden söz etmek gerekirse ki, siz onlara -uçan Tabak- dersiniz, sizin kendi uçaklarınız için kullandığınız terim gereği, onlar da uçmaktadırlar. Fakat, biz sizin anladığınız anlamda uçmayız. Biz atmosferi uçuşun mekanik vasıtası olarak kullanmaktan çoktan vazgeçmiş bulunmaktayız. Siz bu uçuşu -Gravitasyonel Asılma- tarzında ifade edebilirsiniz. Bu yüzden araçlarımız atmosferik sürtünme ve dirençle karşılaşmazlar. Yine aynı sebeblerle bizim araçlarımız, sizin havacılarınız ile bilim adamlarınızın akıllarının alamayacağı seri ve ani yön değiştirmeler yapabilir ve o esrarengiz yüksek hızlarla hareket edebilirler.''
Uzay aracını çevreleyen elektromanyetik güç alanı uzay/zaman çizgileri ile manyetik rezonans ilkesince birleşir ve tek bir alan yapısı halini alır.Bu durumda araç kendisini çevreleyen güç alanı ile uzay-zamanın yapısını yönlendirerek yerçekimsel bir potansiyel yaratımı altında kendini hareket ettirir. Uzay-zaman geometrisinin huni biçiminde büküldüğü yöne doğru ''alan asimetrikleşmesi'' nden ötürü aracın kütle çekimsel merkezi ile(doğal gravite merkezi) genel uzay/zaman alanının bu kütleçekimsel merkezle olan uyumlu örtüşümü bozulacağından araç, alanın asimetrikleştiği yöne doğru ışık hızında yerçekimsel bir asılım hissederek çekilecektir.
Bu temas iddialarından biride Dr. Daniel Fry 'a aittir. Dr. Fry'a verilen bilgi : [..Bizim uzay gemilerimizi görenler, hızlarından bahsederlerken, dinleyenler tarafından inanılmayan konulardan biri de budur işte. Sizin en bilgili bilim adamlarınızdan bazılarının, şu kanıda olduklarını duymuş bulunmaktayız : Beden sahibi olarak hiçbir insan, başka bir dünyadan da olsa, bu akselerasyona dayanamaz. Bizi sükutu hayale uğratan dünyasal kanılardan biri de budur. Orta derecede bir bilgi seviyesi olan, herhangi bir kimsenin bile, böyle bir görüşü hemen düzeltmesi gerekirdi. Bunun cevabı basit olarak şöyledir: Gemiye hız veren güç, doğal olarak gravitasyon alanı niteliğinde bir şeydir. Bu güç, sadece aracın atomlarını etkilemekle kalmayıp, içinde bulunan pilot ve yolcuları da aynı decede tesiri altında tutar.Sizin uçaklarınızda ise durum tamamıyla farklıdır. Sizin jet yada pervaneleriniz var, bunlar yardımıyla aracınızın bir tarafında bir itme gücü elde etmektesiniz. Bu lokal itme, aracınıza bir hız sağlamakta, fakat içindeki insanlara değil! İçindeki insanlar, altlarındaki koltuk hareket ettiği için, dolaylı bir yoldan hareket kazanırlar. Dolayısıyla siz, bir hız hissetmektesiniz. Bizim tek akselerasyon(hızlanma) limitimiz, kullandığımız alanın limitidir.] Ve uzaylı varlık uzay gemilerinin çalışma prensibini basitçe şöyle izah eder: [...Araca ait genel alanın merkezi aracın gravitasyon alanınkine benzerdir. Eğer genel alanın merkezi, aracın gravitasyon merkezine(kütleçekimsel merkezine) uyarsa, bundan doğacak tek sonuç, aracın kütlesinin yukarı doğru hareketi olacaktır. Genel gravitasyon merkeziyle, alanın merkezi uyuşmadığı zamanlarda, araç o merkeze doğru bir hız kazanacaktır. Bu alanı oluşturan sistem, aracın bir kısmı olduğundan herhangi bir kesiklik olamadan, genel çekim merkezi aracın gravitasyon alan merkezinin az ilerisinde olan bir alan yaratacaktır. Ve bu alan oluşturulduğu sürece, araçta bir akselarasyon( o yönde bir hızlanma etkisi) görülecektir.Şöyle bir benzetme, anlayışı kolaylaşatıracaktır : Bir at arabasında oturuyorsunuz. Uzunca bir sopanın ucuna bir tutam taze ot bağlamışsınız. Bu ot demetini atın burnundan az ileride tutuyorsunuz. At otu yemek için uzandığında arkasındaki arabayı da sürükleyecektir. Fakat siz, sopa ve ucundaki ot demeti hep birlikte hareket edeceklerinden, at hiç bir zaman ot demetine yetişemeyecek, bu şekilde devamlı devamlı hareket sağlanmış olacaktır... Aracı yavaşlatmak ya da durdurmak için negatif akselarasyon yaratmak üzere sistemin alanı, genel gravitasyon merkezinin hemen gerisine kaydırılır.] Dikkatimi çeken nokta gerek bilimsel verilere ve kendi entellektüel çalışmalarıma ve gerekse sözde spekülatif UFO teknolojisi konularına dair açıklamalara baktığımda aslında aklın ve bilimin ışığında ışık hızı ve üstü hızlara ulaşacak bir sistemin ön görülen tablosu ortaya çıkmaktadır.
UFO TİPLERİ UFO GALERİ UFO Video Galleri
Dünyamızda gözlemlenen UFOlar geleneksel uçaklardan çok daha farklı geometrik modellere sahiptir. İşte en sık rapor edilen UFO biçimlerinden bazıları:
-Diskler ve Kubbeli Diskler: Uçan daire adı verilen cisimler bunlardır. Bunların pencereler, iniş takımları, halkalar, kapılar gibi yapısal özellikleri bulunmaktadır.
-Silindir: Bunlar, silindir görünümündedirler ve puro biçimli UFOlara göre daha ufaktırlar.
-Halter: Halter biçiminde UFOlar ortadan bir çubukla tutturulmuş iki küreden oluşmaktadır.
-Mantar: Bu UFOlar bir kubbe ve sapa benzer bir gövdeden oluşmaktadır.
-Piramit: Uçan, piramit şeklinde cisimlerdir.
-Dikdörtgen: Bazı UFO’lar biçim olarak aynı bir dikdörtgene benzemektedirler.
-Üçgenler: 1989 yılından itibaren yakın zamanlarda sık sık görülen bir UFO biçimidir. Üçgen UFO gözlemlerinin sayısı disk şeklinde UFO gözlemlerini aşmaktadır.
ROSWELL UFO KAZASI SONUCU ELDE EDİLEN TEKNİK BİLGİ:
Enkazın teknik değerlendirme sonuçlarına göre: Uzay aracının gövdesi çok dayanıklıydı. Aracın yapıldığı metal çok yüksek sıcaklıklara dayanabiliyordu.
Aracın gövdesini bir arada tutacak herhangi bir bağlantı, kaynak ya da dolgu izine rastlanmamıştı. Aracın kanat benzeri herhangi bir parçası bulunmamaktaydı. Araçta herhangi bir hava girişi ya da egzos çıkışı bulunmamaktaydı. Kontrol panelinde herhangi bir düğme, anahtar, elektrik devresi ya da pedal bulunmamaktaydı.
Kaza yerinde bulunan araç ileri bir mühendislik örneğiydi ve dünyada bir benzerine daha rastlanmamaktaydı. Tüm kanıtlar, bu aracın başka bir gezegenden gelme ileri bir kültürün ürünü olduğuna işaret etmekteydi. Bu kültür, sahip olduğu ileri bilim ve teknolojiyi kullanarak gezegenlerarası yolculuk yapmaya imkan sağlamıştı. Araç, birbirine bağlı bir dizi bobin ve mıknatıstan oluşma nötronik bir motora sahipti.
-Enkazın içinden çıktığı iddia edilen kontrol paneli-
Aracın güç sağlayıcısının içinde, hidrojen-florit gazı, su, uranyum tetraflorit, magnezyum, potasyum, alüminyum, plütonyum, gümüş, berilyum gibi elementler ile kurşun benzeri bir bileşim ve plastik benzeri bir madde bulunmaktaydı. Aracın nasıl çalıştığı bilinmemekteydi, fakat içinde bulunan düz metalik panel sayesinde harekete geçtiği ve hareketlerinin TV benzeri bir monitörden izlendiği düşünülmekteydi. Araçta herhangi bir erzak ya da depo ünitesinin bulunmaması, aracın kısa mesafeli keşif uçuşları için dizayn edildiğini düşündürüyordu. Kaza hakkındaki raporlardan birinde, MIT’in enkazda bulunan mikroelektronik devreler üzerinde yürüttüğü bir çalışmadan bahsedilmiş ve elde edilen bulguların kendilerine stratejik avantaj sağlayabileceği belirtilmiştir.
Roswell olayının üzerinden zaman geçtikçe Ordu’nun baskısından kurtulmaya başlayan, içlerinde emekli generallerin de bulunduğu güvenilir tanıklar, Roswell enkazının dünya dışından gelen bir cisme ait olduğunu doğrulamışlardır.
UFO kazasını doğrulamak isteyen ve isminin kullanılmasına izin veren ilk tanık, Roswell’deki 509. Bomba Grubu’nun istihbarat görevlisi emekli Yarbay Jesse Marcel olmuştur. Kaza yerini inceleyen ilk iki askeri görevliden biri olan Marcel, 1978 yılında araştırmacılara ve medyaya bir açıklama yaparak gördüğü enkazın “bu dünyaya ait olmadığını” söylemiştir. Marcel, 1979’da yaptığı bir röportajda şunları söylemiştir: “O bir meteoroloji balonu olmadığı gibi bir uçak ya da misil de değildi.” Enkaz parçalarının özelliklerinden bahseden Marcel, “Yanıcı bir madde değildi… ağırlığı yok gibiydi. Çok inceydi, kalınlığı ancak bir sigara paketinin içindeki folyo kadardı. Parçaları eğmeye çalıştım fakat olmadı. Hatta balyozla üstüne vurarak içinde bir çukur açmayı bile denedik ama başaramadık”, demiştir.
UFO'LAR NASIL YOLCULUK EDEBİLİYORLAR
Eterik varlıklar , eterik uzayın bir bölümünü iyonize ederler , düşüncelerini gidecekleri yere akort ederler. Bir anda gemileriyle bu hedefe ulaşırlar ve gemileri dünyamızın atmosferinde materyalize olana kadar da titreşimsel frekanslarını düşürürler. Bu ışınlanma sürecinin geriye doğru uygulanmasıyla da bir anda kendi boyutlarına geri dönerler. Eterik varlıkların son derece şaşırtıcı ani ortaya çıkışları ve kayboluşları da böyle açıklanmaktadır.
Yer çekimin etkileyen ''geriye dönüşlü elektromanyetizma'' kullanarak saf magnezyumla gemileri işliyor. Yerçekimini geçersiz kılan bir sistem kullanıyorlar , çok ağır bir sıvı bir tüpte dolaşıyor , manyetik bir alan yaratıyor. Ama sıvı ışık hızında radyasyona maruz ve bu nedenle sıvı tüpten çıkarken öbür ucundan içeri giriyor... Görece hızı sonsuz.
Bütün gezegenlerin çevresinde , çeşitli enerjilerden meydana gelen muazzam bir enerji şebekeleri bulunuyor. Üst uzay bizim toplumumuz için hala büyük bir sır. Ancak üst uzaya hükmettiğimizde , onların gemilerinin hızının nedenlerini anlayabileceğiz. Onlar , üst uzaya, kendi manyetik alanlarına ek olarak , evreni çevreleyen mineral gazlara çok benzeyen elementlerin enerjisini kullanarak erişiyorlar. Birçok kez de , enerji şebekeleri tarafından gönderilme yolunu seçiyorlar. Bu şebekeler , enerji sürtünmesi yolu ile uzayda parçalanmalarını önlüyor.
Dünya dışı varlıklar gelişimle birlikte teknolojinin kölesi olmanın tam tersine , ruhsal güçleri ve enerjileriyle teknolojiye hakim olmuşlar ve onu evrensel kurallar dahilinde barışçıl amaçlarda kullanıyorlar.
UFO’LARIN TEKNİK YAPISI VE PROPULSİON SİSTEMLERİ
UFO’ların çalışma ilkesi gezegenlere benzemektedir. Elektrik ; çekim ve mıknatısiyetteki armonilerin ( uyumluluğun ) birleşmesi , gezegenleri döndüren , yörüngeye oturtan ve galaksilerin dönmesine neden olan gücü ortaya çıkartır. İşte UFO’ların enerji kaynağı da gezegenlerdeki statik (durağan,durgun) enerji alanlarından enerji çekmesi esasına dayanır.
Elektro çekimsel UFO , çevresindeki alanın yerel bir yönelmesi olan kendi ‘tepe’’sini oluşturur. Sonra kendi tepesini istediği herhangi bir yönde ve sınırsız bir ivme altında kendisiyle birlikte götürür.
UFO’lar pozitif polarlık kutbu olan iyice yüklü bir iletme kenarına gerek duyuyorlar. Bu tip yüklü kutup elektriksel bir korona* üretir. UFO’lara ısı engeli yada yüzey sürtünmesi söz konusu değildir. Aranan maddesel iletme kenarı , önündeki elektrikle yüklü alanın oluşturduğu bir boşluğa gider.
Çekimin hem sesle , hem de elektro-çekimsel yoldan kaldırılmasını temin eden “rezonans”dır.
UFO’lar elektro-statik manyetik araçlardır. Araç hız kazandıkça dış alan koronası , aracın ilerlerken kestiği güç hatları ile hızına izafi olarak genişler. Aracı çepeçevre saran bu korona kütlesi ile yüküne izafi olarak hızının enerji oranına göre parlak beyazdan , kırmızı , kavuniçi , sarı , yeşil , mavi ve mora kadar görünür. Spektrumun (tayfın) çeşitli renklerine bürünebilir.
Aracın dış ve iç kabuk yapısında birbirinden farklı madenler kullanılmakta olup ;
Dış kabukta; Magnezyum, Alüminyum, Titanyum, Kalsiyum, Baryum .
İç kabukta : Demir, Silikon, Sodyum, Lityum, Titanyum, Alüminyum.
İç ve dış kabukları ayıran , cıva alaşımıyla kaplanmış izolasyonundan ötürü araç ,bir yüklenmeye maruz kalır. Dolayısıyla , aracı negatif yüklü dış kabuk yüzeyinde taşıyan büyük bir çift levhalı pil sayabiliriz. Dış kabuğunda negatif bir polarlık yükü taşıyan bir uzay aracının dış yüzeyi hiç ısınmadan saatte binlerce millik bir hızla nasıl uçtuğunu böylece kavrayabiliriz.
* ( Corona ) Korona : İki iletken arasında yüksek voltaj tatbikinde meydana gelen elektrikli deşarj.
UFO ’LARIN TEKNİK YAPISI / Dr.Daniel Fry ' a uzaylılarla yakın temas sonucu verilen bilgiler:
Gemiye hız veren güç , doğal olarak gravitasyon alanı niteliğinde bir şeydir. Bu güç , sadece aracın atomlarını etkilemekle kalmayıp, içinde bulunan pilot ve yolcuları da Aynı derecede tesiri altında tutar. Bizim uçaklarda durum tamamiyle aynıdır. Bizim jet yada pervaneleriniz var , bunlar yardımıyla aracımızın bir tarafına uygulanan itme gücü , aracımıza hız sağlamakta , fakat içindeki insanlara değil. İçindeki insanlar , altlarındaki koltuk hareket ettiği için , dolaylı bir yoldan hareket kazanırlar. Dolayısıyla biz , bir hız hissetmeyiz. Onların tek akselerasyon limitleri , kullandıkları alanın limitidir. Geminin orta bölmesinin tam üst kısmına rastlayan davul şekilli kısım diferansiyel akümülatörüdür. Esas olarak bir bataryadan ibaret olup , doğal enerji kaynaklarından herhangi biriyle şarj olabilir. Sözgelimi , bizim atmosferimizde , oldukça yüklü olan iyonize gaz tabakaları vardır. Uzay gemisi , Dünyanın yörüngesine göre bu tabakalara yerleştirildiğinde , bu enerjiden yararlanmak mümkün olmaktadır. Hem bu durumda uzay aracı , güneşten gelen devamlı enerji elektronları akımının etkisindedir.
Yukarıdaki açıklamada ‘yük’ ( charge) kelimesinden , akümülatörün kutupları arasındaki potansiyel farkı kastediliyor. Akümülatörün kutupları her zaman için hazır elektron ihtiva etmektedir. Kontrol mekanizmasıyla bu elektron akımları , aracın taban ve tavanında gördüğün güç bobinlerine ( force rings ) yöneltilir. Uzayda hareket eden bir elektronun etrafında , bir manyetik alanın oluştuğunu bilecek kadar elektro-dinamik bilgimiz var. Bu güç bobinlerinden dışarı doğru püsküren elektron akımı , esaslı bir manyetik alan meydana getirir. Bobinlerden çıkan bu elektron akımının yönü ve amplitüdü kontrol edilebileceğinden ( ki , bu çoğu zaman tek bir bobinle idare edilir ) alt ve üst kısımlardaki bobinler arasında, yada aynı bobinin segmanları arasında , manyetik rezonans yaratabilmekteler. Yine biliyoruz ki , şiddeti değişen bir manyetik alan , bir elektrik alanı oluşturur ki , belirli bir anda, amplitüdü eşit , işareti zıttır. Ve manyetik alana göre dikey durumdadır. Bu iki alan karşılıklı rezonans hale geçtikleri zaman bir genel alanın merkezi , aracın gravitasyon merkezine uyarsa , bundan doğacak tek sonuç , aracın kütlesinin yukarı doğru hareketi olacaktır.
Genel gravitasyon merkeziyle , alanın merkezi uyuşmadığı zamanlarda , araç o merkeze doğru bir hız kazanacaktır. Bu alanı oluşturan sistem , aracın bir kısmı olduğundan , herhangi bir kesiklik olmadan , genel çekim merkezi aracın gravitasyon-alan merkezinin az ilerisinde olan bu alanı yaratacaktır. Ve bu alan , oluştuğu sürece , araçta bir akselerasyon görülecektir. Şöyle bir benzetme , anlayışı kolaylaştıracaktır:
Bir at arabasında oturuyorsunuz . Uzunca bir sopanın ucuna bir tutam taze ot bağlamışsınız. Bu ot demetini atın burnundan az ileride tutuyorsunuz. At , otu yemek için uzandığında arkasındaki arabayı da sürükleyecektir. Fakat siz , sopa ve ucundaki ot demeti hep birlikte hareket edeceğinizden , at hiçbir zaman ot demetine yetişemeyecektir , bu şekilde devamlı hareket sağlanmış olacaktır. Dikkat edilirse , bu sistem serbest enerjiye ( free energy ) bağlanmış değildir. Yada bizim daimi-hareket ( perpetual-motion ) dediğiniz durum yoktur. Aracı yavaşlatmak yada durdurmak için negatif akselerasyon yaratmak üzere sistemin alanı , genel gravitasyon merkezinin hemen gerisine kaydırılır.
Gemilerin içinde bulunan odalarda bulunan havayı kirletmeden daha ne kadar soluyabileceklerini merak edebilirsiniz. İçinde bulunan yolcu kabininde öteki bölmelerden hava akımını sağlayacak ufak delikleri , koltukların arkasında bulunmaktadır. Bazı araçlarda havayı yenileyici bir sistem bulunmayabilir, ama bir seferde dört kişiyi saatlerce idare edebilecek oranda oksijen her zaman saklanır. Diferansiyel akümülatörünün üst kısmında kontrol takımı yer alır.
Çetin BAL : Uzayda yolculuk konusunda ve özellikle derin uzayın keşfini ciddi anlamda düşünen insanlık uzay-zaman levhasına doğrudan etki ederek kendisini uzay-zamanın kafes çizğileri boyunca kaydırabilecek -elektromanyetik sevk- yöntemlerini geliştirmek zorundadır.Bunun için öncelikle Birleşik Alan Kuramı' nın tam olarak anlaşılması lazım. Albert Einstein bu konuya bir vurgu yaparak şunu der : '' Gravitasyon alanı ile elektromanyetik alanı tek bir yapı halinde birleştirmeyi başardığımız taktirde, bu, muhakkak ki, ileriye doğru atılmış büyük bir adım olacaktır.'' Eğer ışıktan hızlı yolculukların arkasındaki fizik ilkeler bilinmek isteniyorsa ''KUANTUM-ELEKTRODİNAMİĞİ'' bu yolculukta anahtar kuramlardan biridir. Işığın yapısı tam olarak anlaşılmadıkça aslında bir 'üstuzay yolculuğu' olan 'zaman yolculuğu'nun kendiside hiçbir zaman anlaşılamayacaktır.
Uzay/zaman çerçevesi dediğimiz şey elektromanyetik bir enerji havuzudur.Bu bir tür kozmik enerji kafesidir.Bu kafes enerjisi sıfır nokta enerjisi dediğimiz bir en alt enerji düzeyinde bir sıfır denge içerisinde bulunur.Bu sıfır dengesi, her bir elektromanyetik nokta denen uzay-zaman noktalarına ait zaman akım hızına karşılık gelen eş hız frekansı dediğimiz eşzamanlılık uyumunu ifade eder. Uzaydaki her bir noktaya bağlanmış zaman akım hızının bir diğer noktayla olan zaman akım hızı uyumu düz uzay/zaman geometriği denen( kuantum köpüğünün uzay/zaman kırışıklıkları olsada) bir genel alanı ifade eder.İşte bu genel alandaki kozmik şimdi denen eşzamanlılık alanı zaman esnemelerinide içeren bir tek parça alanı ifade eder.Bu pasif konumdaki durgun sıfır noktası enerjisi aktif hale geçirilirse( özel açılarda kesilmiş piramidal kristaller yardımıyla) dev uzay gemilerini bile ışık hızında sevk edebilecek bir güç kaynağına dönüştürülebilir.Bir nevi uzay/zamanda yolculuk için yine uzay/zamanın kendisini bir güç kaynağı olarak kullanıyoruz.Bunuda uzay/zamanın yapısını yönlendirerek yapıyoruz.Bu boşluk enerjisi dediğimiz kafes enerjisi ya da uzay/zaman çerçevesi kendi içerisinde genel kutbiyet dengesine sahiptir.Burdaki kutbiyet bir zaman fazı dengesidir.Uzaydaki noktalar kümesi arasında- makroskopik ölçekte- fark edilebilir bir sapma gözlenmez. Uzayda iki nokta arasındaki kutbiyet farkı bu noktalara bağlı zaman akım hızındaki senkronizasyonun bozulumu ile kendini gösteren bir zaman fazı uyuşmazlığıdır.İşte bu uzaydaki noktalar kümesi arasındaki zaman örtüşmesinden doğan eşzamanılık bozulumu uzay/zamanın sıfır dengesini bozarak bir kutbiyet yaratır.Biz bunu uzayın ''n'' boyutlarında bir sapma ya da bir zaman kayması etkisi ya da uzay/zamanın düz çizğilerinde bir eğrilme olarak gözlemleriz.Kozmik kafesin enerji dengesi (her bir noktanın birbiriyle uyumlu olan zaman akım hızı örtüşümü /senkronizasyonu) bozulduğunda ya da aynı şeyi ifade eden bir zaman sapması fenomeni yaratıldığında bu zaman sapması etkisi yönlendirilebilirse bir çeşit ''çekimsel sapan etkisi'' yaratılarak maddeler ve eşyalar bir iç uzay düzlemi boyunca -gravitasyonik bir tünel etkisi boyunca-uzay/zamanın diğer noktalarına doğru kaydırılabilir / ışık hızında fırlatılıp atılabilir. Böylece cisimlere uzay/zamanın uzak noktaları arasında anlık atlamalar yaptırılabilir.
Sonuç olarak denebilir ki BOŞLUK, sıfırda dengelenmiş bir enerji potansiyeli taşır.Bu yere kozmik kafes denir.Kozmik kafesin fiziği yıldızlar arası yolculukta anahtar fiziktir. Tüm zamanı ve mekanı aşma gücü! o kozmik kafesin bir mekaniğidir.Kozmik kafesin fiziğini kullanarak şu anda şu yerde bir insanı alıp onu sihirli bir biçimde evrenin öbür yanına -sizin için hayal edilemez uzaklıkta bir yere-aktarabilmek mümkündür.Eğer uzay/zaman kafesinin dengesini kasten bozacak olursak o noktada hafif bir zaman değişimi yaratmış oluruz.Bu durum 'uzay enerji vakumuna' ait her bir elektromanyetik noktanın zaman çerçevesini değiştirmek anlamına gelir.Bir uzay/zaman noktası olan kuantın uzay/zaman çerçevesi nasıl değiştirilebilir? Zaten uzay/zaman çerçevesini yansıtan kuantın kendisidir.Uzay/zaman hologramı bir kuantlar kümesinden kuruludur. Bir kuant kendi içinde bir yansıma ve yankılaşım noktacığı ve alanıdır. Bir kuantın hangi ''n'' boyutunu resmedeceği hız frekanslarına bağlıdır. Bir kuantın varoluşunun tanınabilmesi ve ölçümlenebilmesi için onun boyutlardaki eyleminin ve bir yerde süratinin -hız dinamiğinin-ve bununla görünen enerji ve zaman yapısının bilinmesi lazım.Bir kuant sonuçta eylemsel bir noktadır.Ve uzay/zamansal bir sürekliliğe sahiptir.Ya da bu sürekliliği yansıtan süreçsel bir yapıdır da denebilir.Bu da enerjinin bir işlevi olarak karşımıza çıkar. Işık hızını aşan bir kuantsal eylem süreci bizim boyutumuzun boy, en, derinlik çatısı altına sığamaz.Öyleki bir kuant kendi eylem hızını ışık hızını aşacak şekilde hızlandırırsa kendi zaman/uzay kafesinden kaçıp giden özgürleşen bir kuş gibi bir üst boyuta bir anda yansıyarak ortadan kaybolur.Ve artık o başka bir uzay/zaman sürekliliğini yansıtan bir enerji yapısına bürünür.
Çevremizdeki maddelere bilinen boyutsal kalıbını veren şey maddeleri oluşturan atomaltı parçacıkların iç bünyesindeki yoğunlaşmış elektromanyetik enerjinin ışık hızındaki temel titreşim hızıdır.Bu hız kuanta bağlı bir zaman akım hızına karşılık gelir. Bir kuant noktası kendi bünyesinde devirsel bir iç titreşime sahiptir.Bir kuant uzay-zamanın birbiriyle kaynaştığı bir noktadır.Buna göre uzay-zamanın devreden titreşim frekansı bir sürekliliği bir zaman boyutunu yansıtmış olur.Zaman akımı denen şey kuantın devirsel iç titreşim hızından kaynaklanan değişim dönğüsüdür.Bu da süreklilik ve hareket dediğimiz şeyi ortaya çıkarır. Bununla birlikte hareket cisimlerin(ya da cisimleri oluşturan enerji yoğunluğuna ait eylem kuantının) bir niteliğidir. Öyleyse zaman da cisimlerin(kuantların) bir niteliği olmalıdır.Yani bir uzayda cisim yoksa orada hareketten bahsedilemeyeceği gibi zamandan da bahsedilemez. Zaten madde, yoğunlaşmış uzay/zaman' dır. Ki madde enerjidir. Enerjide kuantlardan kurulu bir sistemdir.Bir kuant' ın kendiside uzay/zaman' sal bir bileşke noktasını ifade eder.''Zamanı hareketle ölçüyoruz ve hareketi de zamanla'' buna göre zaman ve hareket aslında aynı olayın iki ayrı algılamasıdır.Bu hareketi cisimlerin ve moleküllerin hareketleri olarak değil atomları ve atomaltı parçacıkları oluşturan enerjinin bir iç titreşimi olarak görmek lazım.Enerji daima sıfır nokta enerjisi denen sıfır hareketsizliğin olamayacağı kinetiksel bir salınım enerjisi değerine sahiptir. Işık titreşimlerinin hızı sıfır noktası denen bir durgunluk sınırına gelsede enerji orda daima daha da altına inemeyeceği bir salınım değerine sahiptir.Ve asla yok olmaz.Kuantum düzeyinde sıfır hareket denen bir durumdan bahsedilemez.Yani makroskopik fizikte yer alan bir cismin durup yavaşlamasından bahsedilmesi gibi mikroskobik ölçekteki eletromanyetik vakumda eletrik ve manyetik alan dalgalarının sıfır titreşim ve enerjiye sahip olması diye bir hareketsizlik söz konusu olamaz.
Mekan dediğimiz geometrik çatı kuruluş tarsına göre hız, zaman ve boyutsal görüntü farklılığına sahiptir. Yani bir eylem(emplus/etki) yapısında olan kuantın hız yapısı boyut çatısının niteliğine göre bir görünüm alır. Şu halde bir eylem noktası olan etki kuantının bize verdiği kendi boyutsal resmi mekan dediğimiz geometrik bir sistemi meydana getirir.Etki kavramı bir işi bildirir.Bir eylemi ifade eder. Enerji ile zaman' ın çarpımını ifade eder.Enerji, ölçülen kütle ile aynı şey olduğuna göre biz etki'yi ölçülen kütlenin zaman ile çarpımı olarak ta alabiliriz.Buna göre kütle bir miktar enerjiyi ifade eder.Bu ise belli bir orandaki etki'ye karşılık gelir.Bu da kinetiksel bir hız düzeyine bir iş gücüne bir etkinlik dalgasına karşılık gelir.Bu ise matematiksel uzay/zaman noktasının, fiziksel karşılığının, elektromanyetik alanın bir birimi olan bir kuant noktası olarak karşımıza çıkması demektir.Bu anlamda zaman akışıda enerjiyle bağlantılı bir işlev olarak karşımıza çıkar.Böylece Einstein'ın dört boyutlu matematiksel zaman boyutu üç boyutlu enerji görüntüsünün bir devamı niteliğinde olan fiziksel bir üst boyut uzamına dönüşür.Öyleyse zaman'ın kendiside fiziksel bir boyuttur.Rölativite mekaniğinde uzay yerine hep uzay-zamanı koymak isteriz, o yüzden de, bir ''bölge'' artık tek başına sadece bir hacim olarak değil, belli bir zaman süren bir hacim olarak ele alınmalıdır.Enerji, bir olayı bir durumu içeren bir etkinliktir.Boşluk bile bir enerji havuzu olduğuna göre uzay/zaman içerisinde heryerde olaylar vardır diyebiliriz.Ve olaylar bir uzay/zaman sürecinin yansımasıdırlar.Olaylar Uzay/zaman'dan bağımsız olarak düşünülemezler.
Aslında boşluk enerjisini kullanabilmek bir nevi ''zaman akımı enerjisini'' kullanabilmekle eşdeğerli bir olaydır. Zamanı bir enerji olarak değerlendirdiğimizde bu enerjiyi kontrol edebildiğimizde kendimizi zaman akımına bağlayıp bu akımın hatları boyunca uzayda ışık hızında yerdeğiştirmek olanaklı hale gelir.Fizikte zaman ve enerji temel kavramlar olduklarından bu kavramlar içerik olarak tam anlaşılabilmiş değildir. Eğer zaman akışı ile boşluk enerjisi arasındaki ilişki anlaşılabilirse bu boşluk enerjisine ait olan gücün evren boyunca bütün etkinliğin ve hayatın destekleyicisi ve devam ettiricisi olduğu anlaşılabilir Bu sonsuz enerji denizi, sonsuz bir zekayı temsil eder. Elektro-gravitasyonel bir sevk yönetimiyle yıldızlara doğru olan ışıktan hızlı yolculukların sırrıda bu potansiyel konumdaki evrensel gücü aktif hale geçirebilmekte saklıdır. Bir uzaygemisini çevreleyen manyetik radyasyon alanı, kuantum enerji vakumuyla örtüşen uzay/zaman çizğilerine manyetik rezonans frekanslarınca bağlanarak, gemi kendi güç alanı çigilerini bozarak kendisini içerisine alan uzay/zaman çizğilerinin geometrisinide bir yöne eğriltip bükebilir.Böylece gravitasyonik bir asılım dalgası sayesinde gemi yer/zaman ilintisi boyuca ışık hızında(ve boyutsal atlamayla ışıktan hızlı bir şekilde)kayarak uzak yıldızlara doğru ilerleyecektir.
Gemi, boşluk enerjisi denen elektromanyetik bir güç denizinde gravitasyonel etkinlik dalgası sayesinde uzay/zaman'ın hatları boyunca kaydırılabilir.İnsanlığın en gelişmiş uzay araştırma kurumu olan NASA'nın hala daha roket tepkimesi metoduyla dev yakıt tankları üstünde uzaya insan göndermesini ve bu şekilde patlayan/ yanan gazların eksozdan püskürtülmesi esasına dayanan jet itimi yöntemiyle etki-tepki prensiplerince derin uzayda yol almaya çalışmalarını son derece tuhaf ve ilkel bir düşüncenin ürünü olarak görüyorum.NASA 'nın sıfır nokta enerjisiyle ilgili yeni sevk- itim sistemleri üstünde çalıştığını biliyorum fakat bu konunun henüz tam olarak pratiğe geçirilememiş olmasını son derece garip buluyorum.Aslında mantık son derece basittir ; Eğer ki, uzayda tam 0 (sıfır) olan bir vakum mümkün olsaydı, jet itim kuvvetinin tamamen çalışmaz durumda olması gerekirdi. Çünkü bu jet itişleri, itecek hiç bir şey bulamayacaklardı. İşte bu manevraların yapılabilmesine neden olan şey evrensel dokunun (uzay/zaman çizğilerinin) kendisidir.Fakat bir elektro-gravitasyonel sevk sisteminde temel prensip, uzay aracından yayılan elektromanyetik kuvvet alanları sayesinde ''alan rezonansı'' etkisiyle uzay/zaman alanına(uzay dokusuna) doğrudan bağlanıp uzay/zamanın yapısını yönlendirmekle yaratılacak bir yerçekimsel asılım potansiyeli altında uzay aracını hareket ettirmekten ibarettir.
Kaynak:http://www.zamandayolculuk.com/cetinbal/UFOTEKNOLOJISI2.HTM